Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Yazarların Şairlerin Hayatı Kitapları Eserleri

ABDÜLHAK ŞİNASI HİSAR’IN HAYATI, KİTAPLARI, SANATI, ESERLERİ, EDEBİ KİŞİLİĞİ (2) (YAZARLARIN VE ŞAİRLERİN HAYATLARI, KİTAPLARI)

 

Romancı ve hatıra yazarı Abdülhak Şinası Hisar mart 1887’de İstanbul’da doğar. Rumeli Hisarı’nın eteklerinde yer alan bir yalıda dünyaya gelir.

 

Abdülhak Şinasinin doğumu hakkında çeşitli edebiyat tarihleri biyografi ve ansiklopedilerde verilen tarihler ummuyetle iki grupta toplanıyor. Bu tarihlerden biri 1883 ve diğeri de 1888’dir. Vefanın üzerinden henüz fazla bir zaman geçmemiş olmasına ve sağlığında edebiyat ve sanat aleminde hem sanatı, hem orijinal kişiliği dolayısıyla canlı ve aktüel bir hava yaratmış bulunmasına rağmen, Fahim Bey ve Biz yazarın doğum tarihi hakkında farklı tarihler ileri sürülebilmesi dikkat çekicidir. Romacıya gelince oda kendi doğum tarihini 1888 olarak kabul ediyor.

 

 

Romancının babası, Mahmud Celaleddin Bey sanat ve edebiyattan zevk alan devrin edebiyatçılarının çevresinde bulunan bir zat idi. Abdülhak Hamid  Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem Bey’in çok yakın dostları arasında bulunuyordu. Oğlu dünyaya geldiği zaman ona hayatında sürekli hatırlayacağını ve kendisi için istikamet tayin edici bir isim olarak vermek ister.

 

Bu düşüncelerin ışığında oğluna, Tanzimat devrinin yenilikçi şairlerinden şinasi ile Abdülhak Hamid ‘in Abdülhak’ın isim olarak verir

 

Babasının Bey ut tayini dolayısıyla küçük Abdülhak Şinası uzun yıllar ondan ayrı kalır. Beyrut tayini doğurduğu en önemli sonuç tamamen annesinin himayesine kalışı ve babaya dönük sevgisini dedeleri Selehaddin ve Ahmet Muhtar Beylere ve bilhassa anneannesine Mihri cemal Hanım ‘a yönlendirmesidir. Hisar bize okul önceki zamanları hakkında fazla bilgi vermez.

 

Bir kaynaktan romancının Rumelihisarı ilkokulunu bitirdikten sonra esas Sultaniya kaydolduğu;Galatasaray lisesinin “orta/ tahliye” ve “lise/aliye” kısımlarında okuduğu belirtiyor.

 

Mekteb-i Sultani ye başladığı sıralarda, henüz on bir on iki yaşlarındadır. Okulun bu yoğun havası içinde 1905 yılına kadar gelir. Artık yaşlanmıştır. 1905 yılında Paris’e kaçar. Bu kaçışının altında devrinin  son derece baskılı gelen hayatını ve bu yaşadığı buradan kaçarak kurtulma tercihinin ağır basması yeter.

 

Şinasi 1905 yılında gittiği Paris’ten ikinci Meşruyet’in ilanını müteakip döndü. Daha sonra ikamet ettiği Rumeli hisarındaki köşkleri yanar. Yangınla birlikte Abdülhak Şinasinin bütün kitapları, çoğu notları ve bu arada Paris’e giderken yanında götürdüğü ve arkadaşlarının kendi el yazılarıyla şiilerini kaydettikleri defteri de yanar kül olur.

 

Fransa’dan İstanbul’a döndüğünde çoğu arkadaşları bir işe girmişler ve kendi hayatlarını kazanmaya başlamışlardır.

 

Şinasi de resmi sektörler yerine yabancı bir şirkette çalışmaya başlar. Fransız inşaat şirketindeki çalışmaları 1913’e kadar devam eder.. 1913’de bir başka yabancı şirkette çalışmaya başlar.

 

Bu arada babası Mahmud Celaleddin bey’i kaybeder.

 

Bu yıllar Hisar’ın şiir ve nesirlerini yayınlamaya hazırlandığı yıllardır.

 

Son yıllar sıkıntılar içinde gecer. Bu sıkıntılar içinde iken Mayıs 1963 günü evinde ölü olarak bulundu Yaşar Nabi “Temizlik bakımından her eline geçeni uzun uzun inceleyen hastalık derecesindeki titiz izliğiyle, iki parmak toz tutmuş bir odada ölü olarak bulunması arasındaki çelişkiye dikkat çeker. Öldüğü zaman hayatta hiçbir kimsesi bulunmuyordu. Kardeşi Selim Nüzhet de hiç (bilgi yelpazesi.net) evlenmediği için, onun tarafından da kendisiyle ilgilenecek birisi çıkmamıştı. Bu sebeple cenazesini İstanbul Belediyesi üstlendi. Cenazesi, aile kabristanı olan Merkez efendi  mezarlığına kaldırıldı.

 

Ölümünden sonra Refi Cevat Ulunaydın eline gecen küçük notlarından birinde, son yıllarında ki yalnızlığının yanı sıra, biraz da yavaş yavaş ihtiyarlığından bahsettiği görülür. Aksaray Valide Camiinde kılınan cenaze namazında göze çarpan isimler arasında H. S. Tanrı över, Nihat Sami Banarlı, B. K Çağlar, Yaşar Nabi Nayır, cevat Nizami bulunuyordu. Onun vefatı hadisesi bir bayram gününe tesadüf etmişti. Cenazesine katılanlar vefat dolasıyla birbirlerine hem baş sağlığı dilemek zorunda kalmışlar hem de bayramlaşmak gibi bir tezadı yaşamışlardı.

 

Cenaze namazı kılındıktan sonra Nihad Sami Bonarlı onun için şunları söylemiştir

 

“Hisar, son üstün medeniyetimizin lirimiz ini sezerek dile getirmiş bir yazarlarımızdır. Mefahirimiz arasında sayılması gerektiği hususunda görüş birliğine varıyoruz. ”

 

Sanat Anlayışı

 

Abdülhak Şinasi hisar yirminci yüzyıl Türk edebiyatının önünde gelen roman, hatıra, biyografi ve tenkid yazarlarından birisidir. Onun, roman olarak kaleme aldığı eserlerini “hikaye” olarak takdimi üzerinde çok durulmuştur.

 

Yazar, bu tür eserlerini “hikaye”deyişini onların şahsi hatıralarına yaslanması bağlar. Hisar demek istiyordu ki roman olarak kaleme aldığım eserlerim bile şahsi hatıralarımdan ibarettir. Gerçekten onun Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş zaman köşkleri adlarını taşıyan ve şahsi hatıralarına dayanan eserleri göz önünde tutulacak olursa, Hisar’ın hatıra yazarlığının ön plana çıktığı görülür.

 

Abdülhak Şinasi hemen hemen bütün eserlerinde ilk çocukluk yıllarını anlatıyor veya anlatır görünür. Fakat o kadar bulanık ve karışık olan bu hatıraları, silsile halinde vakalardan ziyade bir vaka kırıntısının, bir sözün, bir haraketin, çocuk ruhunda bıraktığı intibalar ve uyandırdığı çağrışımlar tarzında eserlerine yansıyor. Bu bakımdan Abdülhak Şinasi Hisar’ın çok belirgin hatıra yazarlığına rağmen, bu hatıralarda onun biyografisini ortaya çıkaracak geniş dökümanlar bulmak mümkün değildir. O, hatıralarında genellikle çocukluk ve gençlik yıllarına ait duygu ve intibalarını yansıtmayı tercih eder.

 

Abdülhak Şinasi Hisar Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının mühim simalarından biridir. Har ne kadar bir Yahya Kemal, Yakup Kadri, Halide edip Adıvar, Peyami Safa ve Ahmet Hamdi Tanpınar kadar, sanat ve edebiyat kamuoyunun ilk hatırladığı isimler arasında yer almasa da gerçek bir nesir ustası olarak Hisar, devrin ikinci sınıf yazarları arasında da mütaleç edilemez. onun yukarıdaki yazarlara nazaran biraz gölgede kalır hali, ancak orta öğretim müfredat programlarının azizliği ile izah olunabilir.

 

Edebiyat, roman, hatıra, tenkit, hikaye, mensur, şiir ve şiir olmak üzere bütün dallarda kalem oynatan ve bu alanların çoğunda başarılı örnekler sergileyen Hisarın asıl büyük hususiyeti ortaya koyduğu nesrin büyük bir üslup hüviyetine bürünmesinden kaynaklanır.

 

Eserleri

 

Roman:

Fahim Bey ve Biz (1941)

Çamlıca'daki Eniştemiz (1944)

Ali Nizami Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği (1952)

 

Anı Ve Deneme:

Boğaziçi Mehtapları (1943)

Boğaziçi Yalıları (1954)

Geçmiş Zaman Köşkleri (1956)

 

İnceleme-Antoloji:

İstanbul ve Pierre Loti (1958)

Yahya Kemal'e Veda (1959)

Ahmet Haşim'in Şiiri ve Hayatı (1963)

Aşk İmiş Her Ne Var Alemde (1955, antoloji)

Geçmiş Zaman Fıkraları (1958, antoloji)


YAZARLARIN ŞAİRLERİN HAYATI KİTAPLARI ESERLERİ
SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

KİTAP ÖZETLERİ ” SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<

EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

EKLEMEK İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum Yaz" kısmına ekleyebilirsiniz.


Yorumlar

.

1. **Yorum**
->Yorumu: gerçekten açıklaması çok güzel
->Yazan: Rengin.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz:


Yorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçin
ve
delete tuşuna basın...

 


 E Mail
(Zorunlu Değil):