eðitim öðretim ile ilgili belgeler > tiyatro oyunlarý, skeçler, piyesler, oratoryolar

DERSE ÇALIÞIYORUZ (TÝYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PÝYESLER, ORATORYOLAR)

 

ÞAHISLAR

 

AHMET KAMÝL EFENDÝ (Sabýk tacirlerden, elli yaþlarýnda.) — MERHUM KAÞÝF EF. (Asarýatika meraklýsý, elli yaþlarýnda.) - MEHMET AZÝZ EFENDÝ (Baytar, otuz beþ yaþlarýnda..) - SELÝM SIRRI (Ahmet Kamil´in oðlu, yirmi yaþlarýnda..)

 

SAHNE:

 

Ýki yanda iki kapý, ortada bir antre., dýþarda bahçe görülür.

Ortada masalar, sandalyeler, yazý takýmlarý.

 

1. SAHNE

Mustafa, sonra Aziz, sonra Sýrrý

(Perde açýldýðý sýrada Mustafa bir kýsmýný masanýn üzerine koyduðu tabaklarý silmek ve içeriye taþýmakla meþguldür.)

MUSTAFA (Dalgýn) — Ev iþlerinden þu bulaþýk kadar sinirime dokunan bir þey yok. MeselA... (Yaldýzlý tabaðý düþürür.)

AZÝZ (Girerek) -— Oldu iþte. Parçasýný ayrý koy.

MUSTAFA — Hay Allah cezasýný versin. Yaldýzlý sürahi tabaðýný kýrdýk.

AZÝZ — Maþallah. Sen de dehþetli iþ görüyorsun hani.

MUSTAFA — Oh ne ise baytarmýþ. Ben de adam sandým da ödüm patladý.

AZÝZ — Kamil efendi bunlarý görürse sana ne demez? Eline aldýðýn þeyi parça parça etmeden býrakmýyorsun. Bir görse...

MUSTAFA — Görmez ki.. (Parçalan toplar) Ben bütün kýrdýðým eþyanýn parçalarýný bahçeye gömüyorum. Þeftali aðacýnýn dibine bir çukur kazdým.

SIRRI (Saðdaki kapýdan girer.) — Mustafa! (Azizi görür) Oo.. sabahlar hayrolsun Aziz bey. AZÝZ — Allah ömürler versin beyim.

SIRRI (Mustafa´ya) — Bana bak, yaldýzlý sürahi tabaðýný gördün mü?

MUSTAFA (Kýrýk parçalarý önlüðünün cebine týkarak) — Hayýr küçük bey.

SIRRI — Biraz çilek almýþtým (bilgi yelpazesi.net) da.. (Sahneyi bir baþtan bir baþka geçer.)

MUSTAFA — Bir kere de mutfaða bakýn efendim. Belki oradadýr.

SIRRI — Bakayým, lAkin bugünlerde de kaybolan tabak, bardak sürahi pek fazlalaþtý. MUSTAFA — Ona ben de þaþýyorum. (Sýrrý soldaki kapýdan çýkar.)

 

2. SAHNE

Mustafa — Aziz — Sonra Kamil Efendi

AZÝZ (Mustafa´ya) — Vallahi olur cür´etkArlardan deðilsin!

MUSTAFA — öyle söylemek icap eder. Eðer sürahi tabaðýnýn kýrýlmýþ olduðunu duysaydý alimallah çatýyý baþýma yýkardý.

AZÝZ — Neyse., ben inek için geldim.

MUSTAFA — öyleyse pek geciktiniz.

AZÝZ — Niçin?

MUSTAFA — Kýrýp da iyi gömemediðim sürahi parçalarýndan birini otlarken yutmuþ. Geberdi gitti zavallý!.

AZÝZ — Kabahat sende. Mübarek; kýrarsýn., bari parçalarým derince göm.

MUSTAFA — Haklýsýn ama. Havalar bugünlerde pek sýcak gidiyor da bahçede iyi kazma kullanamýyorum. Kýþýn kýrdýklarýmý daha derin gömdüm.

AZÝZ — Sana bir müjdem var. Senin efendi bugün seçilecek.

AZÝZ — Kargalarý himaye ve neslini ýslah cemiyetine baþkan!

MUSTAFA — Ýyi ama, seçileceði muhakkak deðil ki.. Karþýsýnda þanlý þöhretli bir adam, Figaný efendi var.

AZÝZ — Kim olursa olsun. Ben þimdiden Kamil efendinin baþkan olacaðýna kalýbýmý basarým. HattA birisiyle üç þiþe rakýsýna bahse bile girdim.

MUSTAFA — öyle olsun. Ama benim hiç ümidim yok.

AZÝZ — Yanlýþýn var. Bir kere Kamil bey hakikaten Alim bir ´ adamdýr. Ondan baþka ben de lehinde propaganda yapýyorum. Hem zaten Figanî´yi hiç sevmem. Herif hayvanlarýný ; bana tedavi ettirmiyor. Cehaleti bundan belli. Halbuki Kamil j efendi Alim, mütebahhir bir adamdýr.

MUSTAFA — Bu sözü doðru (bilgi yelpazesi.net) söylediniz. Bizim efendi birçok kereler elinde koca bir kitap, bir þey anlamýyormuþ gibi , dalgýn dalgýn sahifeleri süzerken gördüm.

AZÝZ — Kim bilir ne düþünüyordu. Esasen Alimler dalgýn olur. (Antreden Kamil görünür.)

MUSTAFA — Hah, zaten geliyor. Ben de hemen gidip þu ta i bak kýrýklarýný gömeyim. (Çýkar)

 

3. SAHNE

Aziz – Kamil

(Kamil girer elinde koca bir kitap vardýr. Dalgýndýr.)

AZÝZ (Kendi kendine) — Ne Alim adam. Dalgýnlýða bak, beni bile görmedi.

KAMÝL (Okuyarak) — Ýhtarý mühim: Esamii mezkûre cemi bulundukta anlarý tavsih eyleyen sýfat bazý hengAmda cemi ve bazý avanda ise müfret olarak ahzý mevki eyler. Þöyle ki.. (Söylenerek) Medet yaresulAllah kafam þiþti. Bu ne karýþýk þey.

AZÝZ (Kendi kendine) — Her halde arabî veya farisi tetebbu ile meþgul olmalý. (Mevcudiyetini hissettirmek için öksürür) öhhö! öhhö!

KAMÝL (Hemen kitabý cebine sokar) — Vay, sen misin Aziz? Hoþ geldin.

AZÝZ — Sakýn sizi rahatsýz etmiþ olmayayým.

KAMÝL — Yok. Biraz okuyordum. Ýnek için mi geldin?

AZÝZ — Evet. Ve, vak´ayý öðrendim.

KÂMÝÝ — Ya, sorma. Zavallý ineðim irtihali daribeka eyledi. Dört yaþýnda koca inek bir cam kýrýðý ile nasýl öldü gitti?!

AZÝZ — Ya, efendim, öyledir. Bendeniz bir kere koca bir ineðin kýlýç yutup da öldüðünü gördüm. Ne ise bu acý bahsi kapatalým. Sizin seçim iþi yürüyor.

KAMÝL (Memnun) — Ya., e! Rakibim ne oldu? Herhalde hasedinden kudurmuþtur.

AZÝZ — Elbette ya. Bu müthiþ istikbal karþýsýnda kim ku-durmaz ki?

KAMÝL — Yok caným sen de iþi o kadar büyütme.

AZÝZ —Ne sandýnýz ya? Siz þimdi cemiyetin baþkaný olunca yarýn öbürgün nahiyeye müdür, biraz soma kaymakam.

KAMÝL — Daha sonra?

AZÝZ — Ne bileyim iþte. Vali, milletvekili, bakan...

KAMÝL — Vallahi bu iþe pek aklým yatmýyor ama...

AZÝZ — Ne demek! Elbette ya., sizi rakibinize tercih edecekler. Bir kere o, arabî bilmez, farisîden hiç çakmaz.

KAMÝL — Demek ki, milletvekili, bakan... (Meyusane) Aklým yatmýyor. Ýnanamýyorum ama, sen gene söyle.

AZÝZ — Fakat, evvelA baþýndan baþlamak lAzým. Þimdi sizin Kargalarý himaye cemiyetine baþkan olmanýzý temin etmeliyiz. Baþlýca seçmenleri gördüm. Hepsi kaynýyoýiar.

KAMÝL — Lehimde mi?

AZÝZ — Elbette., yalnýz bazý gayri memnunlar da var. MeselA... Bostancýlarýn Recep size fena içerlemiþ.

KAMÝL — Neye, ben ona ne yapmýþým?

AZÝZ — Sizi biraz maðrur görüyor.

KAMÝL — Amma da tuhaf þey. Bari sahiden de maðrur olsam! Kendisini ne zaman görsem karýsýnýn hatýrýný sorarým. Halbuki benim, onun karýsýyla alAkam ne?

AZÝZ — Hata ediyorsunuz. Biraz da pýrasalarýn hatýrýný sor-saydýnýz.

KAMÝL — Ne dedin?

AZÝZ — Herif koca bir tarla pýrasa ekmiþ. Siz doksan defa önünden geçmiþsiniz de bir defa bile þunlar da ne güzel pýrasa dememiþsiniz. Bu, vazifenizdir. Bu iþi yapsaydýnýz Bostancý zadeyi kazanmýþ olurdunuz.

KAMÝL —- Vallahi açýkçasýný söylemek lAzým gelirse hiç þu herifin pýrasalarýna dikkat etmemiþtim.

AZÝZ — Hata, hata... Halbuki rakibiniz hepsinin gönlünü alýyor. Bu sabah Recebin tarlasý önünden geçerken, hele þu pýrasalara bak, ne güzel þeyler demiþ.

KAMÝL — Vay iki yüzlü rezil herif. Demek bunu da söyle- ; miþ ha? öyleyse ben de hemen gidip de pýrasalarý methedeyim. (Baðýrýr) Mustafa! Mustafa! Yeni elbisemi getir!.. (Ýki-si de çýkarlar sahne bir müddet boþ kalýr.)

 

4. SAHNE

Mustafa — Sonra Merhum KAþif — Sýrrý

MUSTAFA (Yalnýz girer) — Bizim efendi de garip garip adetler peydahlamaya baþladý. Ýnsan pýrasa tarlasýný ziyare-le giderken bayramlýk elbisesini giyerse bilmem ona ne derler?

MERHUM (Elinde bir valiz olduðu halde antreden girer.) — Merhaba efendim. Ahmet Kamil efendi burada mýdýrlar? lîðer burada iseler, kendilerine Ýstanbul Asarýatika akademisi reisi Merhum KAþif efendinin geldiðini söyleyiniz. Eðer yoklarsa susunuz.

MUSTAFA — Biraz dýþarý çýktýydý þimdi gelecek efendim.

MERHUM — TafsilAt istemem. Bunlarý sormadým. Sözlerinizden kadim Yunaniler gibi lAkonik olunuz. Ben kendisini beklerim. Bavulu alýnýz ve defolunuz. (Bavulu verir.) MUSTAFA (Kendi kendine) — Bavulla gelmiþ. Pek sinir bir adama benziyor. (Yüksek) Geceyi burada mý geçireceksiniz?

MERHUM — Sizi alAkadar etmez. Defolmanýz lAzým geldiðini evvelce söylemiþtim.

MUSTAFA (Kendi kendine) — Çattýk. Bir de bu sevimsiz herife oda hazýrlamak derdi çýktý. (Çýkar gibi yapar.)

MERHUM — Sýrrý bey ne yapýyorlar iyiler mi?

MUSTAFA (Girerek sertçe) — Ýyi!

MERHUM — Ben, sizin efendiye pek mühim haberler getirdim. Sýrrý bey bu yaz bize gelmiþti ama kendisiyle konuþa-mamýþtýk. O zamanlar elime Romalýlara ait bir iki vesika geçirmiþtim onlarla meþguldüm.

MUSTAFA (Kendine kendine) — Bu herif ne söylüyor be?

MERHUM — Maamafih, zannediyorum ki Kamil bey oðlunu iyi terbiye etmiþ.

MUSTAFA -— A! Ona ben de þahidim. Yemek takýmlarýna biraz fazla ihtimamdan baþka bir kusuru yoktur.

MERHUM — Çok iyi. Þu halde demek oluyor ki fikirlerimi mevkii tatbika koyabileceðim. MUSTAFA — Hangi fikirlerinizi?

MERHUM — Orasý sizi alAkadar etmez. Yalnýz söyle bakalým. Bu memlekette toprak kazýlýrsa altýndan ne çýkar?

MUSTAFA — Nasýl kazýlýrsa?

MERHUM — Orasý sizi alakadar etmez.

MUSTAFA — Ne bulunacak, toprak!

MERHUM — Daha iyi kazýlýrsa?

MUSTAFA — Gene toprak.

MERHUM — Daha?

MUSTAFA — Ey! Toprak dedik ya!.

MERHUM — Ne aptal adamsýn caným. Ben sana asarýatika-dan bahsediyorum. Romalýlara, kadim Yunanilere ait bir þey çýkmaz mý?

MUSTAFA — Vallahi beyim, öyle bir þeyden haberim yok. Peki meselA topraðýn altýndan Romalý veya Yunanlý çýksaydý ne yapacaktýnýz?

MERHUM — Orasý sizi alAkadar etmez. Çok lAf etmeyip biraz lAkonik olunuz. Ben buraya, asarýatika taharrisi için geldim. Tetkikat ve tetebbuatýma göre buralarda Ýskenderikebi-re ait bazý asar bulunmasý lAzým.

MUSTAFA (Hayretle) — Ya?!

MERHUM (Memnun) — Elbette ya! Bak, bunu þimdiye kadar kimse farkedemedi. Böyle iþlere benim gibi kafa lAzým. Daha buraya gelir gelmez topraðý (bilgi yelpazesi.net) bir kokladým ve altýnda neler bulunduðunu anladým.

MUSTAFA —Ya?!.

SIRRI (Girerek kendi kendine) — Allah Allah! Yaldýzlý salata tabaðýný bir türlü bulamadým.

MUSTAFA — Hah, iþte küçük bey de geldi. (Tabaklar ile meþgul olmaya baþlar.)

SIRRI — Oo? Safageldiniz Merhum bey.

MERHUM — Vay evlAdým. Nasýlsýn bakayým?

SIRRI — Teþekkür ederim. Aman babam sizi görünce ne kadar memnun olacak.

MERHUM — Ona bazý mühim haberler getirdim.

SIRRI — Nasýlsýnýz evdekiler nasýl? Kerimeniz ÞehlA haným sizinle beraber gelmedi mi? MERHUM — Maalesef hastalandýðý için gelemedi.

SIRRI — Vah vah vah., çok üzüldüm.

MERHUM — Kabahat bende oldu. Kimseye haber vermeden bahçede hafriyat yaptým. Zavallý ÞehlA da gece çukurlardan birine düþtü. Fena halde zedelendi fakat (Müteselli) þu var ki, Asurilere ait bir satýr buldum. Binaenaleyh bu vak´aya pek yanmýyorum.

SIRRI — Demek ki benim arkadaþýmý hasta ettiniz ha? Halbuki o gelseydi þimdi ne güzel dansederdik. Bu yaz size gittiðim zaman iyice eðlenmiþtik. Çabuk iyileþecek mi bari? MERHUM — Elbette, birkaç güne kadar bir þeyi kalmaz.

SIRRI — Ayaðýnda sakatlýk falan?..

MERHUM — Yok caným. Doktorlar hiçbir þey olmadýðýný söylüyorlar. Maazallah evlenecek yaþa gelmiþ bir kýzda böyle bir sakatlýk çok feci bir þey olur.

SIRRI — Doðru söylüyorsunuz.

MERHUM — Deðil mi ya? Artýk maþallah siz de büyüdünüz. Tabiî yakýnda evleneceksiniz?!..

SIRRI (Mahcup) Belki., fakat daha babaným böyle bir þeyden bahsettiði yok. (Kendi kendine) Ne demek istiyor acaba kýzýný bana mý vermek niyetinde? Fena fikir deðil hani! MERHUM — Size bir sual soracaðým.

SIRRI (Kendi kendine) — Hah! Bahse yanaþýyor gibi.

MERHUM — Þey, bu memlekette topraðý kazýnca altýndan ne çýkar kuzum?

MUSTAFA (Beri tarafta tabaklan temizlerken) — Herif de bununla bozmuþ yahu! Demin kaç defa toprak çýkar dedim.

HAlA inanmýyor.

SIRRI — Puh, ne bulunacak? Toprak, taþ.

MERHUM — Taþlarýn üzerinde yazý falan var mý?

SIRRI — Vallahi dikkat etmedim.

MERHUM — Neyse, bu meseleyle sonra meþgul olurum. Bana tahsis edilen oda bahçeyi görür mü?

SIRRI — Evet.

MERHUM — Ýþte buna çok memnun oldum. Þu odamý bir kere göreyim. (Mustafa en arkada olduðu halde hep beraber çýkarlar.)

 

5. SAHNE

Kamil sonra Mustafa

KÂMÃŽL (Elinde bir demet pýrasa ve bir de havuç olduðu halde girer) — Recep aða meselesini hallettik. HattA kendisinden hediye olarak bir okka pýrasa aldým. Komþu tarlanýn sahibini kýzdýrmamak için onun da havuçlarýný methedip ondan da bir havuç aldým. (Baðýrarak) Mustafa! Mustafa!

MUSTAFA (Antreden girer) — Efendim?

KAMÝL — Pýrasalarý al., bunu piþiririz. Havucu da salataya katarsýn.

MUSTAFA (Kendi kendine) — Bu fena iþ. Efendi ev harcýný kendisi görmeye baþladý. Bir varidat yolu daha kapandý. FelAket! (Çýkar.)

KAMÝL — Pýrasa ile meþgul olurken düþündüm. Cemiyetin baþkaný olmak iyi iþ. Bu suretle milletvekili filAn olmak ihtimali de var. Fakat, ortada kimsenin bilmediði bir mani var. ÝmlA yazmasýný bilmiyorum. Þu üç tanecik kaideyi bir türlü öðrenemedim. Halbuki adým (bilgi yelpazesi.net) da Alim.. Þimdiye kadar kasabada pek meþhur olan nutuklarýmý, mektuplarýmý hep Sýrrý yazardý. Onun sayesinde geçinip gidiyorduk. Fakat...

 

6. SAHNE

Kamil — Sýrrý

SIRRI (Girerek) — Baba!

KAMÝL — Ne var yavrum?

SIRRI (Elindeki kAðýdý uzatýr) — Seçimde okuyacaðýn nutku hazýrlamýþtým. Al.

KAMÝL — Ha, sana yazdýrdýðým nutku mu? Düzelttin mi?

SIRRI —- Zaten güzeldi/ÝmlAsýnda biraz oynadým.

KAMÝL — Ver bakayým. (Okuyarak) Efendiler, hanýmlar, kýzlar, oðlanlar! Kargalarýn insanlara ettikleri faydalar hesapsýz ise de þimdiye kadar (Keser) Hah, bak, ben oðlanlarý oðlanlar diye yazmýþým. Sen (G)´yi kaldýrýp bir kaþlý g koymuþsun.

SIRRI — Deðil mi ya?

KAMÝL (Okumaya devamla) — Bugüne deðin kargalarýn himayesi ve nesillerinin ýslahý hususunda hiçbir teþebbüs vaki olmamýþtý. (Söyleyerek) Bak, bak, bak, bak. Ben teþebbüsü "B"yi þeddeliyerek yazmýþým. Sen düzelteceðim diye iki "B" koymuþsun.

SIRRI — Elbette. Ha, onu söyleyecektim de unuttum. Þey geldi. Eh? Þey caným. Antikacý Merhum Efendi.

KAMÝL — Vay, Merhum mu? (Kendi kendine) Ýþte sahiden Alim bir adam. (Yüksek) Nerde, göreyim bakayým kendisini. (Bu sýrada Merhum antreden girer.)

 

7. SAHNE

Evvelkiler — Merhum

KAMÝL (Merhum´a doðru yürüyerek) — Vay aziz dostum. Seni buraya böyle hangi rüzgAr attý. Hoþ geldin, safa geldin.

MERHUM (Aldýrmadan) — Buraya gelmekten maksadým civarý taharri etmek ve hafriyatta bulunmaktýr. Ümit ediyorum ki buralarda ilmî asanatika itibarý ile epeyce kýymeti haiz þeyler bulabileyim.

KAMÝL — Ha, anladým. O ufak tefek kýrýk çanak çömleklerden arýyorsun gene. HAlA böyle þeyler seni eðlendiriyor mu Allahýný seversen.

MERHUM — Tabiî deðil mi ya, meslek. Þimdi sana çok mühim bir iþten bahsedeceðim iki gözüm. Çok mühim.

SIRRI (Kendi kendine) — Herhalde bizim izdivaç meselesinden bahsedecek. Benim burada bulunmam yakýþýk almaz. (Yüksek) Ben gideyim artýk. (Kendi kendine) Kýzýný almak için kayýnpederin gözüne girmeli. (Merhuma mültefitane) Muhterem Beyefendi. Þüphesiz birkaç gece bizde kalmakla evimizi þereflendireceksiniz deðil mi? MERHUM — Vallahi evlAdým bu hususta katî bir kararým yok. Bu iþ, yapacaðým hafriyatýn vereceði neticeye baðlýdýr. Eðer bir þeyler bulursam kalýrým.

SIRRI — Ýnþallah bulursunuz. Mevcudiyetinizin bize ne kadar þeref bahþedeceðini düþündükçe içim içime sýðmýyor. (Sað kapýdan çýkar.)

 

8. SAHNE

Kamil — Merhum

KAMÝL — Nasýl, iki gözüm, oðlumu beðeniyor musun?

MERHUM — Son derece beðeniyorum. Ve hattA bunun içindir ki onun hakkýnda... Neyse, bundan soma bahsedelim. Dostum, sana fevkalAde bir haberim var.

KAMÝL — Ya?! Ne imiþ o bakayým?

MERHUM (Maðrur) —- Tavsiyem üzerine seni Ýstanbul Asanatika akademisi muhabir azAlýðýna kabul ettiler.

KAMÝL — Etme Allahaþkýna...

MERHUM — Ya!

KAMÝL (Kendi kendine) — Berbat iþ. Ben nasýl olur da muhabir azAhk yaparým. Bir türlü doðru dürüst imlAsýný beceremediðim mektuplarý ne yüzle Akademiye göndereceðim. (Yüksek) Çok teþekkür ederim ama ben Akademiye mektup yazacak kadar kendime güvenemiyorum.

MERHUM — Vay mütevazý efendim vay. Ya o meþhur nutuklarýn ne oluyor?

KAMÝL — Ha! Nutuklar için mi? Gün geçtikçe þu Sýrrý´yý daha çok seviyorum vesselam. MERHUM — O neden?

KAMÝL (Þaþalar) — Hiç caným, aklýma geldi de söyleyiverdim.

MERHUM — Þimdi sen beni dinle. Ben sizin bahçede hafriyat yapacaðým tabiî birçok taþlar maþlar çýkacak.

KAMÝL — O kadar emin misin?

MERHUM — Elbette. Bu çýkan taþlarýn üzerindeki yazýlar kadim Yunancadýr. Sen onlarý okur, tercüme eder gönderirsin.

KAMÝL — Ben mi? Yunanca mý?

MERHUM (Esrarengiz bir tavýrla) — Suss! Sakýn kimseye bir þey sýzdýrma. Yaptýðým tetkikata göre Ýskender´i kebirin veya onun kumandanlarýndan Kayyüs Atarüs Patakontokolü-sün buradan geçmiþ olmasý ihtimali var. LAkin bu müthiþ sýrrý sakýn kimseye söyleme.

KAMÝL — Buradan geçtiklerini nerden keþfettiniz. Ayak izlerinden mi?

MERHUM (Yüksek) — Yok caným. Bunu eski milletler tarihi üzerindeki esaslý tetkikatýmla keþfettim. Ve sizin bahçede onlarýn eserlerini arayacaðým.

KAMÝL — Kimin eserini. Kantar kantar Ataryüsün mü? Peki, emin olabilirsiniz. Kimseye bir þey söylemem.

MERHUM —- Bundan baþka bir fikrim daha var. Sana onu da söylemek isterim. Bu yaz, senin mahtum bize gelmiþti ya,

kýzým ÞehlA ile görüþtüler. Hem de sýký fýký görüþtüler., anlarsýn ya... Þunlarý bir evlendiriversek nasýl olur diye düþünüyorum.

KAMÝL — Vallahi fena deðil. Sana hayýr demem. Bir kere Sýrrý´nýn da fikrini almalýyým.

MERHUM — Çok doðru söylüyorsun. Fikrim de iyi deðil mi? Bilirsin ki ÞehlA namuslu, kibar, güzel ve karþýsýndakine evetten baþka cevap vermeyecek kadar halûktur. Üstelik çe-hiz olarak da on bin liralýk kadar ötesi berisi var.

KAMÝL — Ýyi, ben de esasen Sýrrý´ya bu miktara yakýn sermaye vermek niyetindeydim.

MERHUM — Ha!. Yalnýz, kýzýmýn çok müthiþ bir hatasý var.

KAMÝL — Ya? Bak bak bak bak neymiþ o?

MERHUM — Sorma sorma! Bak al þunu da oku. Bu, geçen gün bana yazmýþ olduðu mektuptur.

KAMÝL (Okur) — Sevgili pederim: Bir kýz için pek ayýp olmakla beraber, size hayatýmýn bütün saadetini temin edecek bir itirafta bulunmak mecburiyetindeyim...

MERHUM (Kamil´in omuzlarý üzerinden mektuba bakarken) — Aman ne ayýp ne ayýp yarabbi! Ýtirafýný "A"sýz yazmýþ.

KAMÝL (Devam ederek) — Sýrrý Bey bize geldiði zaman kendisiyle konuþmuþ ve çabuk anlaþmýþtýk. Onu pek beðendim. Ve kendisini gördüm göreli.

MERHUM (Ayný jest kendi kendine) — Eyvah! "Beðendim"! kaþlý ile yazacaðý yerde g ile yazmýþ.

KAMÝL (Devamla) — Uyumuyor, yemek yemiyor hep onu düþünüyorum. Ve zannediyorum ki o da vadettiði veçhile hep beni düþünmektedir.

MERHUM — Ne rezalet? "Zannediyorum"u bir N ile yazmýþ.

KAMÝL (Kendi kendine) — Ýyi ama, ben bunda hiç yanlýþ göremedim.

MERHUM — Nasýl, ne feci deðil mi?

KAMÝL — Efendim? Vallahi iþte (bilgi yelpazesi.net) öyle gibi? (Kendi kendine) kýz oðluma vurulmuþ.

MERHUM — Neyse, ben sana hakikati olduðu gibi söyledim. Artýk benden yük kalktý. Þimdilik müsaade edersen sizin bahçeye bir göz atývereyim. Asarýatika kokusu duymaya baþladým. (Antreden çýkar.)

 

9. SAHNE

Kamil — Sonra Sýrrý

KAMÝL (Mektubu cebine kor) — Bir þeylerden bahsetmek istedi ama pek anlayamadým. (Þapkasý basýnda olduðu halde Sýrrý görünür) Ne o? Dýþarý mý çýkacaksýn.

SIRRI —- Evet. Ýlkokul öðretmenini görmek istiyorum da..

KAMÝL — Sana bir þey sorayým Sýrrý. Þimdiye kadar hiç evlenmeyi düþündün mü?

SIRRI (Mahcup) — Vallahi bu hususta fikrim yok.

KAMÝL — MeselA namuslu, kibar, güzel ve karþýsýndakine evetten baþka cevap vermeyecek kadar halûk bir kýz bulsay-dýk.

SIRRI (Kendi kendine sevinçli) — ÞehlAdan bahsediyor.

KAMÝL — Ne derdin?

SIRRI — Hiç. Hani yani fena olmaz derdim. Veyahut, siz ne arzu ederseniz ben de...

KAMÝL — Ben senin daima bahtiyar olmaný arzu ederim yavrum. Senin bana bu kadar faydan dokunuyor.

SIRRI — Aman rica ederim, vazifem babacýðým.

KAMÝL — Peki. (Kendi kendine) Oðlan evlenip giderse bizim nutuklar, mektuplar da gidecek. (Yüksek) Evet, evet. Bir daha bundan bahsetmeyelim. Haydi git de çabuk gel. (Sýrrý çýkar.)

 

10. SAHNE

Kamil — Mustafa — Sonra Merhum

KAMÝL — Ben de amma tuhafým ha! Evime koca bir Alim gelmiþ de hAlA yemek hazýrlatmýyorum. Hem Merhum Efendi asanatikadan hoþlanýr. (Baðýrarak) Mustafa! MUSTAFA (Antreden girer) — Efendim!

KAMÝL — öðleye ne var?

MUSTAFA — Pýrasa var. Sonra havuç var.

KAMÝL — Aptal ben sana bundan mý bahsediyorum.

MUSTAFA — Eh, öyle ya. Artýk evin masrafýný kendiniz görüyorsunuz. Bana itimat etmiyorsunuz diye ben de bir þey almadým.

MERHUM (Muzaffer bir tavýrla antreden girer. Elinde kýrýk

bir kürek, bir de topraklý mutfak rendesi vardýr.) Hafriyatým

muvaffakiyetle neticelendi. Ýþte..

KAMÝL — Nedir o?

MERHUM — Bir Roma miðferi "Skütüm".

KAMÝL (Þaþkýn) — Ha?.

MUSTAFA (Alçak sesle Kamile) — Benim attýðým eski rendeyi bulmuþ.

KAMÝL — Farkýndayým caným.

MERHUM (Elindeki küreði göstererek) — Ýþte bu da glAtyüm. Kadim Roma kýlýcý.

MUSTAFA (Gene alçak sesle Kamile) — Kömürlükten küreði çalmýþ.

KAMÝL (Kendi kendine) — Bu adam da ne bulursa Romalýlarýn, Yunanlýlarýndýr, diye gezip duruyor.

MERHUM (Elindeki eþyayý masanýn üzerine býrakýr) — Bunlardan baþka, bahçenin ortasýnda bir Tümülüs keþfettim. Yani bir tepecik.

MUSTAFA — Ne, ne? Tepe mi? Bizim bahçede mi?

MKRHUM — Evet. Sen þimdi git. Hemen bakkaldan maden parlatmaya mahsus tozdan al.

KAMÝL — O tozu ne yapacaksýnýz?

MERHUM — Bu bulduðum asarýatikayý temizleyeceðim. Belki üzerinde yazý filAn vardýr. (Mustafa´ya) Hadi, gitsene.

MUSTAFA (Çýkarken) —- Gidiyorum. (Kendi kendine) Ne hýrdavatçý kýlýklý herif. (Çýkar)

MERHUM — Ha, yalnýz onu söyleyeyim bahçedeki hafriyalýnýa mAni olan bir þeftali aðacý var. Müsaade ederseniz onu kestirelim.

KAMÝL — Nasýl olur? Bahçede ondan baþka þeftali aðacý

yok ki. Yazýk olmaz mý?

MERHUM — Affýnýzý rica ederim. Fakat, ben bu fedakArlýðý sizden ilim namýna talep ediyorum.

KAMÝL — öyle olsun.

MERHUM — Ýki gözüm sana ilim namýna teþekkür ederim. Memen þimdi tekrar giderek hafriyata devam edeyim. (Çýkarken geri döner) Ha, unutuyordum. Mahtum Beye meseleyi

açtýn mý?

KAMÝL — Bir iki kelimecik söyledim. Hoþuna gitti gibi.

MERHUM — O, büyük kusurdan da bahsettin mi? Hani kýzýmýn kusurundan.

KAMÝL — Daha bahsedemedim.. Bir bahane arýyorum.

MERHUM — Ne yapayým her güzelin bir kusuru olur. Fakat bilhassa kýzýmýnki pek müthiþ.. Pek yüz kýzartýcý.. Ne ise ben gidiyorum. (Çýkar)

 

11. SAHNE

Kamil — Sonra Aziz

KAMÝL (Yalnýz) — Bu adamcaðýz da boyuna kýzýnýn hatasýndan bahsedip duruyor. Acaba bu kusur ne? Merakýma dokunmaya baþladý doðrusu.

AZÝZ (FevkalAde hiddetli bir halde kendi kendine konuþarak içeriye girer) — Bu rezalet, kepazelik, düpedüz iftira. Muhakkak aksini ispat etmeliyim.

KAMÝL — Ne o, Aziz. Kime hiddetlendin?

AZÝZ — O sizin rakibiniz olacak baþ belAsý herif yok mu? Bütün kasabada aleyhimde dedikodular çýkartmýþ.

KAMÝL — Dedikodu mu? Aleyhinde ha?

AZÝZ — öyle ya.. Güya sizin ineði öldüren benmiþim. Elimden hiç bir iþ gelmezmiþ, berberlikte tutunamayýnca baytar olmuþum.

KAMÝL — Bak alçaða. Ne yalanlar uydurmuþ. Bir kere bizim inek daha sen gelmeden ölmüþtü.

AZÝZ — Hem ben berberliði býraktýmsa tutunamadýðýmdan mý býraktým. Hükümet yaptýrmadý. Bir herifin iki kulaðý kazara kesilmiþse ne çýkar? Þimdi (bilgi yelpazesi.net) siz bir kAðýda ineðinizin ben gelmeden evvel öldüðünü yazýverin de o edepsizlere göstereyim.

KAMÝL -— Ben mi yazayým. (Kendi kendine) Eyvah, Sýrrý da burada deðil. Bu iþin altýndan nasýl çýkacaðým (Yüksek) Dostum. Þimdi sen büyüklüðünü göstermelisin. Bu herife yapýlacak en büyük tahkir, ona cevap vermeye tenezzül etmemektir.

AZÝZ — Yok camm. O bundan anlamaz. Aksini ispat edip gözüne sokmalý. Siz çabucak yazýverin de!

KAMÝL —- Ama þimdi tuhaf olacak. Sanki ben sana þahadetname veriyormuþum gibi. AZÝZ -— Ýyi ya ben de zaten onu istiyorum iþte.

KAMÝL (Kendi kendine) Medet senden yaresulAllah. (Yüksek) Vallahi tuhaf olacak gibi geliyor bana. Gel sen þu iþten vazgeç.

AZÝZ— Ne demek yani benden bunu esirgiyor musunuz? Ben ki yani sizin baþkan olmanýz için lehinizde bu kadar çalýþtýmlýþtým.

KAMÝL — Yok caným. Hani, yani... PekAlA, mademki ýsrar ediyorsun verelim.

AZÝZ — Hah, þöyle olun iþte.

KAMÝL — Evet vereyim. Yarýn gel al.

AZÝZ — Bu olmadý iþte. Þimdi hazýr kasaba halký bir araya toplanmýþken herkesin önünde götürüp kAðýdý okutmalýyým.

K ÂMÝL (Kendi kendine) — Eyvah, herkesin önünde okutacak. E, peki ama bu Sýrrý da nereye cehennem oldu.

AZÝZ — Muhakkak bu kAðýdý götürüp þimdi okutmalýyým. Yoksa, þerefim, haysiyetim her þeyim mahvolur. Kasabayý leýke mecbur kalýrým. Düþünün Kamil Efendi, karýmýn, çocuklarýmýn aç kalmasýný ister misiniz?

KAMÝL (Yumaþayarak) — Sahi, bu herifin de yarým düzüne çocuðu var.

AZÝZ — Hah, þöyle iþte. Hadi, alýn þu kAðýda da oturun masanýn baþýna. Sizin gibi Alim bir adam için iki satýr yazýdan ne çýkar?

KAMÝL (Oturarak) — Ýki satýrdan fazla yazmam ha!..

AZÝZ — Evet, evet. Yalnýz þunlarý yazacaksýnýz: "Ben, Ahmet Kamil, baytarý þehir Mehmet Aziz Beyin nezdime vusulünden evvel kur ineðimin irtihaü darýbaka eylemiþ olduðunu beyan ve tastýk eylerim." Gördünüz ya, kýsacýk.

KAMÝL — Evet, evet öyle. (Kendi kendine) Aksi gibi de hiç bilmediðim kelimeler rastladý. (Yazmaya baþlayarak) Ben Ahmet Kamil, baytarý þehir.. Baytar nasýl yazýlacaktýr. B.. sonra y.. Sonra da t., r.. mý acaba? (Yazmaya devam eder.)

AZÝZ (Sevinçle) — Þimdi de ötsün de görelim. O Figanî olacak çopur herifi tenha yerde elime bir geçirmeliyim ki, bir güzel perdah edeyim.

KAMÝL (Kendi kendine) — Beceremediðim yerlere mürekkep damlatmaktan baþka çare yok. (Yüksek) Al iþte oldu. Bir iki yerine mürekkep damladý ama, uç fena ondan.

AZÝZ — Ehemmiyeti yok efendim, ehemmiyeti yok.

 

12. SAHNE

Evvelkiler — Sýrrý

SIRRI (Antreden girer) — Ýþte geldim babacýðým.

KAMÝL — Geldin ama geç geldin. Bak, þimdi kendi elimle

bir mektup yazdým.

SIRRI — Ya?

AZÝZ — Evet ya.. Bu mektubu bütün kasaba halkýna göstereceðim. (Mektubu paltosunun cebine koyar.) SIRRI (Yavaþça babasýna) — Ne yapýp yapýp bu mektubu ele geçirmeliyiz. KAMÝL — Ýyi ama nasýl?

SIRRI (Kendi kendine) — Paltosunun cebine koydu. (Aranarak) Bir hile. Bir hile? Hah.. (Yüksek) Aziz Bey. Gömleðiniz yanýnýzda mý?

AZÝZ — Evet, dýþarda. Ne olacak?

SIRRI — Aman koþun. Bizim katýr þimdi fena halde hastalanmýþ.

KAMÝL (TelAþla) Sahi mi?! Sabahleyin inek öldü. Arkasýndan da katýr giderse yanarým doðrusu.

AZÝZ — Aman koþayým. Yoksa katýrý da benim öldürdüðümü söylerler.

SIRRI — Evet ama, paltonuzu (bilgi yelpazesi.net) burada býrakýn. Sonra iþ yaparken size mAni olur.

AZÝZ — Yok, yok, yok. Paltomu çýkarmak için vakit kaybetmeye lüzum yok. (Süratle çýkar.) SIRRI — Vay canýna.. Kaçýrdýk. Faydasýz oldu.

KAMÝL — Ne dedin? Demek muhakkak hayvan ölecek diyorsun ha?

SIRRI — Yok caným hayvanda bir þey yok. Sapasaðlam.

KAMÝL — Eh, öyleyse baytarý ne diye gönderdin?

SIRRI — Hayýr efendim. Maksadým herife paltosunu çýkartýp da cebinden mektubunu aþýrmaktý.

 

13. SAHNE

Evvelkiler — Aziz — Sonra Mustafa

AZÝZ (Antreden girer) — Yazýk oldu.

KAMÝL — Ne?

AZÝZ — Kanaldým. KAMÝL — E, sonra?

AZÝZ — Fakat fayda etmedi.

KAMÝL —Yani?

AZÝZ — Sizlere ömür..

KAMÝL — Ne? Bir belA daha.. Demek hakikaten hasta imiþ. (Kendi kendine) Ah, imlA bilseydim þu hayvan gitmeyecekti ya.

MUSTAFA (Elinde bir paket beyaz tozla girer) — Ýþte efendim. Maden parlatacak beyaz tozu aldým.

AZÝZ — Acýdým þu katýra.. Niye önden (bilgi yelpazesi.net) haber vermezsiniz. Hayvan berbat halde hastaymýþ.

SIRRI (Kendi kendine) — Sapasaðlam katýrý gebertti gitti. (Yavaþ sesle Mustafa´ya) Bana bak elindeki tozu olduðu gibi Aziz Beyin üzerine dök.

MUSTAFA — Ha?

SIRRI — Hadi durma dök.

MUSTAFA — PekAlA. (Elindeki paketi Aziz´in üzerine boþaltýr.)

AZÝZ — Eyvah ne yaptýn be?

SIRRI -— Beceriksiz, münasebetsiz..

KAMÝL —aptal.

MUSTAFA (Þaþkýn) — Bana ne yahu. Küçük Bey söyledi, ben de yaptým.

SIRRI (Baðýrarak) — Ne? Ben mi?

KAMÝL — Sus hayvan, rezil. Haydi git çabuk fýrça getir.

MUSTAFA (Þaþkýn) — PekAlA. (Çýkar)

KAMÝL (Aziz´e) — Çýkarýn þu paltonuzu.

AZÝZ — Lüzumu yok caným. Zahmete deðmez.

KAMÝL — Aaa! Olur mu efendiciðim. Çýkar Allahýný seversen.

SIRRI — öyle ya, caným. (Sýrrý Aziz´in sýrtýndan paltoyu sökercesine alýr) Þimdi fýrçalar getiririm. (Dýþarý çýkar.)

 

14. SAHNE

Kamil

— Aziz — Sonra Mustafa — Sonra Merhum

AZÝZ — Vallahi eni konu lütuf gösteriyorsunuz. Bizzat Sýrrý Beyin paltomu temizleyeceðini düþündükçe öyle mahcup oluyorum ki.

KAMÝL — Biz ailece böyleyiz. Tanýdýklarýmýza nezaketle muamele etmekten hoþlanýrýz.

AZÝZ (Kendi kendine) — Herif lehinde propaganda yapayým diye bana amma itibar ediyor. Neredeyse ayaklarýmý öpecek.

MUSTAFA (Elinde fýrça ile girer) — Ýþte fýrça.

MERHUM (Avuçlarýnda tabak kýrýklarý, cam parçalarý olduðu halde girer) — Ah çocuklar öyle seviniyorum ki. Düþünün bir kere. Þeftali aðacýnýn dibindeki tümülüsü kazdým. Neler çýkmadý?

MUSTAFA (Kendi kendine) — Eyvah.. Herif bizim çukuru meydana çýkarmýþ.

MERHUM (Yaldýzlý bir tabak parçasý uzatarak) — Bakýrý þuna bir kere.

MUSTAFA (Kendi kendine) — Aman yarabbi yaldýzlý salata tabaðý.

KAMÝL — Ha? (Mustafa´ya bakarak) — Ben bu parçayý tanýyorum.

MERHUM — Üzerinde Arap harfleri ile elif, kef var.

KAMÝL (Kendi kendine) — Ahmet Kamil.

MERHUM (Azametle) — Ýskenderi Kebir! Ýþte þimdi kim iddia edebilir ki Ýskenderi Kebir buradan geçmemiþtir. Koca cihangir Türkçe Ýskenderi Kebir diye imza atmýþ. Demek ki Türkçe de biliyormuþ. Ýþte size ilmî bir hakikat.

KAMÝL (Mustafa´ya gözlerim açar) — Bunu kim kýrdý?

MERHUM — Kim kýracak. Kadim Yunaniler. Belki de bizzat Ýskender.

MUSTAFA — Zannederim. (Kendi kendine) E, bu herif de amma can sýkýntýsý. Kýrdýðým eþyayý birer birer meydana çýkarýyor. (Çýkar)

MERHUM (Bir oturak parçasý çýkararak) — Ýþte size baþka bir antika. Bu nedir biliyor musunuz. Ýþte bunu bilmezsiniz.

AZÝZ — Bakalým. Bilmez olur muyum hiç?

KAMÝL — Ben de biliyorum. (Kendi kendine) Ýyi ama, bu herif bunu buraya ne diye getirmiþ.

MERHUM — Buna LAklimatuvar derler. Çok nadir bir antikadýr.

KAMÝL (Kendi kendine) — Vallahi bizde oturak derler. Pek de nadir deðildir. Fakat hadi herifi mahcup etmeyelim. (Merhum´a) Demek LAklirn oturak derler ha?

MERHUM — Yok caným. LAklimatuvar, Yunaniler ailelerinden birisi öldüðü zaman göz yaþlarýný buna toplarlardý.

AZÝZ — Tuhaf þey. Þu Yunaniler hakikaten acayip bir milletmiþ. (Merhum parçalarý masanýn üzerine indirmekle meþgul olur.)

MUSTAFA (Antreden girer, Aziz´e) — Ýþte efendim paltonuz.

AZÝZ (Giyerek) — Teþekkür ederim oðlum. (Ceplerini araþtýrýr) Ben mektubu nereye koymuþtum? Hah, iþte burada. (Mektubu çýkarýr bakar. Kamil de görür.)

KAMÝL (Kendi kendine) -— Oh, neyse, Sýrrý´nýn yazýsý, kurtuldum.

AZÝZ — Ben gideyim. O Figanî edepsizinin dersini vereyim. Sonra gene uðrarým. (Çýkar)

KAMÝL (Alçak sesle Mustafa´ya) — Þimdi gel bakalým kepaze herif. Seninle baþbaþa bir konuþalým.

MUSTAFA — Efendim?

KAMÝL — Gel bakayým. Gel buraya.

MUSTAFA (Korkak korkak yanaþýr) — Geldim efendim.

KAMÝL — Söyle bakayým bana, benim yaldýzlý salata tabaðýný kim kýrdý?

MUSTAFA — Ýskender Efendi kýrmýþ efendim.

KAMÝL (Hiddetle üzerine doðru yürür) — Ben sana þimdi

kimin kýrdýðýný gösteririm. (Mustafa kaçar.)

15. SAHNE Kamil — Merhum — Sonra Sýrrý

MERHUM (HAlA asarýatikasýný dizmekle meþguldür) — Ýþte bir cam parçasý. Cam?

KAMÝL (Kendi kendine) Bizim sürahi.

MERHUM — Bir de bazý eþekler kadim Yünanilerin camý bilmediklerini iddia ederler. Ýþte efendim en bariz delil. Bunu onlarýn gözüne sokacaðým.

KAMÝL — Ýyi edersiniz.

MERHUM — Dostum, size medyunu þükraným. Tetkikatý-mýn neticesini bir raporla Akademiye bildireceðim. Ve bir heyet teþkil ederek gelip bahçenizde uzun boylu hafriyatta bulunmalarýný rica edeceðim. Bu baþlangýç bana çok kuvvetli ümitler veriyor. Belki evinizin altýndan Ýskenderi Kebirin sarayýný çýkartýrýz.

KAMÝL — Yok rica ederim. (Kendi kendine) Medet yaresu-

lAllah. Herif ocaðýma incir dikecek.

MERHUM — Sizden ilim namýna rica ederim. Çabuk bir

hokka kalem tedarik ediniz.

KAMÝL — Ýþte masanýn üzerinde var.

MERHUM — Vay, siz kamýþ kalemle mi yazarsýnýz.

KAMÝL — Evet. Kýrk senedir bununla yazmaktayým.

MERHUM — Fakat ucu pek kütleþmiþ yontmak. (Kendi kendine) Yunaniler camý bilmezler ha!. Heh heh heh heh. Hey gafiller. (Kalemi yontmaya baþlar elini keser) Ay. Elimi kestim.

KAMÝL — Saralým saralým. (Mendili ile sarar.)

MERHUM — Teþekkür ederim. Yalnýz sizden þimdi ilim namýna bir þey rica edeceðim. KAMÝL — Neymiþ o?

MERHUM — Elinize kalemi alýnýz. Ben söyleyeyim siz yazýnýz.

KAMÝL — Ne? Fakat þey?!.

MERHUM — Ne?

KAMÝL — Ben bir Akademiye nasýl mektup yazarým? Buna hakkým var mý?

MERHUM — A, elbette. Sen Akademinin muhabir Azasýndan deðil misin?

KAMÝL — öyle. (Kendi kendine) Allah cezasýný kaldýrsýn öyle! Bugün sanki bana yazý yazdýrmak için el birliði etmiþler. Sýrrý da burada yok. (Masanýn baþýna oturur.)

MERHUM — Baþlayalým!

KAMÝL — Biraz müsaade edin. (Kendi kendine) Naçar yazacaðýz. Bari beceremediðim yerlere mürekkep damlatmak.

MERHUM (Söylemeye baþlar) — Aziz ve kýymettar meslektaþlarým. Ýlimi asarýatika..

KAMÝL (Kendi kendine) — Hiç de beceremediðim kelimeler. (Yüksek) Bunlar pek zor kelimeler yahu. Ya anlamazlar-sa.

MERHUM — Anlarlar efendim anlarlar. Yazdýnýz mý?

KAMÝL — Bir lAhza. (Kendi kendine) Asarýatika da nasýl yazýlýr acaba? Dur dur dur aklýma bir þey geldi. (Eline çakýyý alýr ve yontmaya baþlar) — Þimdi elimi kesmiþ gibi yaparým.

155

MERHUM — Sayei Acizanede bir hayli kespi vüs´at eylemiþ bulunuyor. Çünkü...

KAMÝL (Elini kýrmýzý mürekkebe batýrýr feryada baslar) — Ay aman! Elimi kestim.

MERHUM — Ne oldu?

KAMÝL (Elini gene kýrmýzý mürekkebe batýrýr) —- Aman, elimi kestim sýzýntýsýndan da duramýyorum.

MERHUM — Gel sarayým.

KAMÝL — Ýstemez, ben sararým. (Kendi kendine) Kurtulduk.

MERHUM — Neyse. Yarýn yazarýz. Ne yapalým?

KAMÝL — Ýsterseniz Sýrrý´yi çaðýrayým. Her ne kadar benim gibi böyle iþlerin içinden çýkamazsa da gene güzel yazar.

MERHUM — Ah! Sen ne bahtiyar adamsýn yok mu? Ha sahi. Ne dersin acaba Sýrrý kýzýmla evlenmeye razý olacak mý?

KAMÝL (Can sýkýntýsýyla) — Zannederim. Olur gibi.

MERHUM — Fakat, ben bu hususta katý cevap isterim. Çünkü Ýstanbul´da bizim ikamet etmekte bulunduðumuz Yediku-

le civarýnda bir güzel ev buldum. Onlara tutmak istiyordum.

KAMÝL — Ne? Sýrrý Ýstanbul´da mý ikamet edecek?

MERHUM — Deðil mi ya? Benim yanýbaþýmda otururlar.

KAMÝL (Kendi kendine) — Bunun imkAný yok. Ben burada,

kalemim Ýstanbul´da nasýl olur.

SIRRI (Girerek) — Baba...

MERHUM (LAfýný keser) — Hah. Ýyi iki geldin evlAdým.

Þimdi Efendi babana bir þey rica etmiþtim.

SIRRI — Ya?

MERHUM — Evet. Bir kere bu (bilgi yelpazesi.net) hususta kendisi ile görüþüver.

DIÞARIDAN BÝR SES — Merhum Efendi. Merhum Efendi.

MERHUM — Sizin bahçývan beni çaðýrýyor. Kendisine erik aðacýnýn altýnda hafriyat yapmasý için emir vermiþtim de. (Sýrrý´ya mültefitane) Allahaýsmarladýk iki gözüm yavrucuðum. (Çýkar)

 

15. SAHNE

Kamil — Sýrrý

KAMÝL — Gitti bizim erik aðacý.

SIRRI — Baba. Merhum Efendinin bahsettiði þey nedir?

KAMÝL (Kendi kendine) — ÝmkAný yok olmaz. Bir kere Merhum Efendinin kýzýnýn müthiþ bir hatasý varmýþ. Ne olduðunu bilmiyorum ama, fevkalAde bir kusur. (Yüksek, Sýrrý´ya) Hiç efendim, hiç. Rezalet, çocukluk. Böyle saçma þey olur mu? ÝllA ki seni ÞehlA ile evlendirmeyi aklýna koymuþ.

SIRRI (Memnun) — Sahi mi?

KAMÝL — Sen kýzý iyi tanýmazsýn. Ben onun iç yüzünü bilirim, bir kere baþýnda kel hastalýðý olduðunu söylerler. Gözleri de iyi görmezmiþ,  (bilgi yelpazesi.net) ufacýk tefecik yerden bitme hattA biraz da kambur galiba...

SIRRI — Ýyi ama babacýðým.

KAMÝL — Yok, seni tesir altýnda býrakmak için söylemiyorum. HarekAtýnda serbestsin. Yalnýz o kalbur bacaklý kýzla nasýl evleneceksin diye düþünüyorum. Üstelik kulaðý da aðýrmýþ.

SIRRI —- LAkin, babacýðým.

KAMÝL — LAkini filAný yok. Bütün bunlardan baþka bir hatasý var ki, tahammül edilemeyecek kadar büyük bir kusur.

SIRRI — Tuhaf þey.

KAMÝL (Cebinden mektubu çýkarýr) — Bak. Okuyayým da hicap hisset, titre.. (Kendi kendine) Vallahi ben bu hatayý pek çýkaramadýmdý ama belki o anlar. (Okur) Sevgili pederim. Bir kýz için pek ayýp olmakla beraber size hayatýmýn bütün saadetini temin edecek bir itirafta bulunmak mecburiyetindeyim.

SIRRI (Kendi kendine) — Ah, ne güzel ifade.

KAMÝL (Devamla) — Sýrrý Bey bize geldiði zaman kendisiyle konuþmuþ ve çabuk anlaþmýþtýk. Onu pek beðendim. Ve kendisini gördüm göreli uyumuyorum.

SIRRI —Zavallý kýz!.

KAMÝL — Amma da yaptýn ha. (Kendi kendine) Demek hata daha ilerde! (Devamla) Yemek yemiyor, hep onu düþünüyorum. Hayali, daima gözlerimi iþgal etmekte. (Söylenerek) Aman ne feci þey yarabbi!

SIRRI — Ne iyi þeyler yazmýþ. Ne tatlý ifadesi var.

KAMÝL (Kendi kendine) — O da hatanýn farkýna varamadý. (Yüksek sesle) Neresi tatlý bunun? Tuhaf þey. (Mektubu süratle cebine kor) Ben zaten emindim senin bu kýzý istemeyeceðinden.

SIRRI -— Ýyi ama babacýðým.

 

16. SAHNE

Evvelkiler — Merhum

MERHUM (Antreden girer) — Yahu, erik aðacýný da devirdik altýndan hiç bir þey çýkmadý.

KAMÝL.(Kendi kendine) — Dedim ya, gitti bizim erik aðacý!

MERHUM (Sýrrý´ya) — Nasýl küçük bey, pederle meseleyi görüþtünüz mü? Kýzýma ne cevap götüreyim?

SIRRI — Vallahi efendim?

KAMÝL (Alçak sesle Sýrrý ya) — Býrak ben cevap vereyim. (Merhum´a) Merhum Bey dostum. Uzun boylu düþündük. Mevzuubahis etmiþ olduðunuz o kusur yüzünden maalesef bu iþ olmayacak.

MERHUM — Anladým. Esasen biliyordum.

KAMÝL (Sýrrý´ya) — Gördün ya, zaten biliyormuþ.

MERHUM — Fakat bari bütün ümitlerimi kýrmayýnýz. Hiç olmazsa günün birinde kýzým doðru imlA yazmasýný öðrenirse..

KAMÝL — Yani, evet. SIRRI _ ÝmlA mý? Fakat...

MERHUM — Neyse, anlaþtýk demektir. Bavulumu alayým bari.

SIRRI (Kamil´e) — Ýyi ama baba. (Oturur aðlamaya baþlar.)

MERHUM — Bu fena haberi kýzýma nasýl vereceðim? Fakat bize bir ricaný daha var. Müsadenizle þu, bence kýymetli asalatikayý da götüreyim.

KAMÝL — Sizin olsun caným. Nasýl olsa kýrýk dökük þeyler.

MERHUM — Bavulumu alayým. (Çýkar)

 

17. SAHNE

Kamil — Sýrrý — Sonra Aziz — Sonra Mustafa {Sýrrý, masanýn önüne oturur ve ellerini yüzüne kapayarak týðlar gibi yapar.)

KAMÝL — Neyse, bu iþ de bitti. Artýk memnunsun ya? Ne? Aðlýyor musun? Ne oldu, þimdi aðlayacak ne var?

SIRRI — Ne yapayým? ÞehlA ile evlenmeme mAni oluyorsunuz. Ben sanki ÞehlA´yý bilmiyor muyum?

KAMÝL — Elbette bilirsin ama, iç yüzünü nerden bileceksin.

SIRRI — Kamburundan bilmem nesinden bahsettiniz. Bunlar iç yüzü müdür? Biz onunla bu yaz ne güzel dansettikti.

KAMÝL — Allah Allah. Demek bu kýz hoþuna gitti ha? Þaþarým aklýna senin. Vallahi de þaþarým billahi de þaþarým.

SIRRI —- Ne yapayým?

KAMÝL (Kendi kendine) — Anlaþýldý. Bizim mendebur bu kýzý seviyor. Ne yapmalý bilmem?!.

AZÝZ (Elinde bir demet çiçek olduðu halde kapýdan girer) — Tebrik ederim efendim. Kargalarý himaye ve neslini ýslah cemiyetine baþkan seçildiniz. Tebrik ederim. (Kamil cevap vermez) Ne o? Bu haber pek hoþunuza gitmiyor gibi.

KAMÝL (Meþgul) — Yok, yok çok memnun oldum.

AZÝZ — Hah, þöyle. Mustafa´yý çaðýrayým da evin önüne bayrak assýn. (Baðýrýr) Mustafa! Mustafa..

MUSTAFA (Girer) — Efendim?

AZÝZ — Git evin önüne bayraðý as! (Mustafa çýkar.)

AZÝZ — Ben de gidiyorum. Kasaba gençlerini tabur edip evin önünden geçireceðim. (Çýkar)

KAMÝL (Kendi kendine meyus) — Zavallý Sýrrý aðlayýp duruyor. Baþka çare kalmadý. (Yazýhanenin önüne oturur yazmaya baslar.) Aziz vatandaþlarým, istifamý veriyorum. SIRRI — Hayret, babam yazý yazmaya baþladý. (Ayaða kalkar, babasýnýn önündeki kAðýdý alýr, yýrtar.)

KAMÝL — Ne yapýyorsun?

SIRRI (Yavaþçacýk) — Vatan derken (v)den sonra (a) ister.

KAMÝL — Desene yanlýþ yazmýþým. (Ayaða kalkar. Kendi kendine) Yahu, oðlum olmadan istifamý bile veremiyorum. (Kulisten Merhum´ un sesi gelir.) Merhum geliyor. SIRRI — Ben gideyim.

KAMÝL — Hayýr, kal.

MERHUM (Elinde valizi olduðu halde girer) — Allahaýsmarladýk aziz meslektaþým. Size veda etmeden evvel...

KAMÝL (LAkýrdýsýný keser) — Ýki gözüm, biz kararý deðiþtirdik. Oðlumla uzun boylu konuþtuk. Sizi meyus etmeye gönlümüz razý olmadý. Bu evlilik Sýrrý´yý da memnun edecek. (Yan yan oðluna bakar) KAfir!.

MERHUM (Sýrrý´ya) — Sahi mi? Bak buna memnun (bilgi yelpazesi.net) oldum iþte. (Bavulunu düþürür, bavul açýlýr, asanatika yerlere dökülür. Aldýrmaz.) Memnun oldum iþte. Çok menun oldum. Hemen gidip Yedikule´deki o evi tutayým.

SIRRI — Hangi ev?

KAMÝL (Meyus) — Kayýnpederin sana Ýstanbul´da ev bulmuþ!.

SIRRI (Kendi kendine) — Ýyi ama babamýn nutuklarý ne olacak? (Merhum´a yüksek) Fakat, sizden de bir ricam var. Bunu kabul edeceksiniz.

MERHUM — Aman söyle iki gözüm evlAdým söyle. Neymiþ o rican bakayým. Baþým üstüne.

SIRRI — Ben babamý terkedemem. Yani buradan ayrýlamam.

MERHUM — Bari iki ay kadar bende kalýrsýnýz artýk.

SIRRI (Babasýna bakarak) — Bilmem nasýl olur.

KAMÝL — Kabul et, kabul et. Ýki ay da mürekkep lekeleriyle idare ederim, elimi keserim caným. MERHUM — Kýzýmý o büyük kusuruna raðmen kabul ettiðinizden dolayý size çok müteþekkirim. KAMÝL — Neymiþ þu kusur Allahýný seversen?

MERHUM — Ah efendim, manzum Aliniz olmadý mý? Bir türlü imlAyý beceremez. Bilhassa mutabakatlarda kýrdýðý potun haddi hesabý yoktur.

KAMÝL (Kendi kendine) — Ha! Bu mu imiþ. Ben de bir þey sanmýþtým. Yazacaðý þeyleri (Maðrur bir tavýrla) bana versin. (Kendi kendine) Ben de oðluma veririm. Zaten kAfir bizim ailenin kavait kitabý. Hepimiz derse çalýþýyoruz. (Yüksek) Sana damat deðil kavait kitabý veriyorum efendi, gözünü aç.

 

Cemil CAHÝT

 

TÝYATRO OYUNLARI, SKEÇLER, PÝYESLER, ORATORYOLAR SAYFASINA GERÝ DÖNMEK ÝÇÝN

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: þahane bir site burayý sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sýla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularýna çok teþekkür ederim baþarýlarýnýzýn devamýný dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beðendim yapanlarýn eline saðlýk. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmýþýnýz. Çok yararlý þeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teþekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razý olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradý. Her kimse bu sayfayý kurduðu için teþekkür ederim 
->Yazan: pýnar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site caným ben hep her konuda bu siteyi kullanýyorum özellikle kullanýcý olmak zorunlu deðil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteþem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öðüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adýnýz:
Yorumunuz:


 


Yorum Yazý KAPA/AÇ