Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri

ÇÖMLEKÇİOĞLU VE AİLESİ ÖZET KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ

 

Yazarı: ERCÜMENT EKREM TALU

 

Bu roman Niyazi Efendinin altınlarıyla zengin olan İdris Efendi ve ailesini anlatır. Bu beklenmedik servetten sonra hayatları umulmadık derecede yön değiştirir. Her geçen gün sahip oldukları bir değeri kaybederler. Parayla birlikte bütün çirkinlikler de beraberinde gelir. Her şey son noktaya dayandığında birçok kayıpla yeniden başa dönerler.

 

Bu romanın dili oldukça ağırdır. İnsanlar kendi ağızlarıyla konuşurlar. Kahramanlar günlük hayatta karşılaşabileceğimiz kişilerdir.

 

Konusu: Niyazi Efendinin altınlarıyla zengin olan İdris Efendi ve ailesinin başından geçenler.

 

Ana Fikri: İnsanlar ait oldukları yerlerden koptuklarında istenmedik yerlere savrulurlar ve istenmedik olaylara şahit olurlar.

 

Özet

 

İdrsi Efendi’nin küçük bir mahallede aktar dükkanı vardır. Buradan aç kalmayacak kadar para kazanıyordu. Gayet sıradan bir hayatı vardı. İdrsi Efendi bir gün sabah ezanı okunmadan uyanmıştı. Uyandığında hala gördüğü rüyanın etkisindeydi. Bir türlü gözüne uyku girmiyordu artık. Sonra sabah erkenden evden çıktı. Bu hiç yapmadığı bir şeydi. Eşi Şazimed Hanım onun hareketlerinde bir gariplik sezdi fakat korkusundan soramadı. Çünkü İdrsi Efendinin böyle sorgulamalardan hoşlanmadığını biliyordu.

 

İdrsi Efendi önce gidip kahveye oturdu oradan da camiye geçti. İmam Efendiden rüyasını yorumlamasını istedi. Rüyasında büyük bir meydanı kendisine kırmızı gül demeti veren bir ak sakallı adam görmüştü. Bu çiçekleri aldıktan sonra kendini bir lağım çukurunun içine boğazına kadar batmış gördü. İmam Efendi bu rüyayı bugün gelecek olan hayırlı bir olarak yorumladı. Ama rüyanın sonu hakkında bir şey söyleyemedi. Bu yorumlardan sonra İdrsi Efendi kafasında bir yığın soru işaretleriyle dükkanı açtı. Olduğu yerde hiç kıpırdamadan duruyordu görenler onu dua ediyor sanıp dükkana uyramıyordu. İdrsi Efendi dükkana Niyazi Efendi’nin girmesiyle kendine geldi. Niyazi Efendi İdrsi Efendi’nin babasının dostuydu. Ona karşı büyük saygı ve sevgi beslerdi.

 

 

Niyazi Efendi gençlik yıllarında bir sultanın yanında çalışmıştı. Buradan epeyce para kazanmıştı. Komşuları da böyle düşünüyordu zaten. Herkes, onun bir küp dolusu altınının olduğuna kendini inandırmıştı. bundan dolayı mahalle halkı ona “Para Babası” diyordu. Niyazi Efendinin mütevazi bir hayatı vardı ve hayatında hiç evlenmemişti. Bu evlenmeyi istemediğinden değil bu konuda ona yardım eden olmadığı için böyleydi. Niyazi Efendi her zaman İdris Efendinin dükkanına uğrar, alışveriş yapar ve hal hatır sorardı. Ama bu saferki gelişinin başka bir sebepten dolayı olduğunu söyledi. Bunu duyunca İdris Efendinin heyecanı bir kat daha arttı. Niyazi Efendi konuyu uzatmadan anlatmaya başladı. İdris Efendiye kendisini oğlu gibi sevdiğini ve çok güvendiğini söyledi.

 

Evinde sakladığı bir çömlek dolusu altını olduğundan bahsetti. Kendisi çok yaşlanmıştı ve artık ölme vaktinin geldiğini düşünüyordu. Onun için bu çömlekteki altınları İdris Efendiye emanet edeceğini söyledi. Bu çömlekte ikibinüçyüz tane altın vardı. Bu çömleği İdris Efendiye teslim ederken de bir şartı vardı. Niyazi Efendi öldükten sonraki bir yıl içerisinde bir varisi çıkarsa bu çömleği ona verecekti, ama eğer çıkmazsa bütün altınlar İdris Efendiye kalacaktı. İdris Efendi Niyazi Efendinin anlattıklarını hayretle dinledi. Böyle bir sorumluluğu taşımak, nefsine hakim olmak ve altınlara sahip çıkmak çok zor geliyordu. Uzun konuşmalardan sonra İdris Efendi bunu kabul etti. Sonra çömleği nereye sokacağını düşünmeye başladı ve sonunda dükkanındaki bir yere kuyu kazıp oraya sokmaya karar verdi. İdris Efendi bu altınları saklarken çok tedirgin oluyordu. Bu tedirginlik günden güne artıyordu. Eşi Şazimend Hanım ise her zamanki gibi bir gariplik sezip soramıyordu.

 

Niyazi Efendi günden güne halden düşer oldu. Ve nihayetinde öldü. İdris Efendi için zor günler başlamıştı. Takvim yapraklarını saymaya başladı. O kadar saklayıp emek harcadıktan sonra birinin gelip altınları almasından korkuyordu. Ama zaman öyle yada böyle geçip gitti. Zaten bir yılda pek fazla bir şey değildi. İdris Efendi sebebini söylememekle (bilgi yelpazesi.net) birlikte eşine zengin olduklarını ve artık rahat edeceklerini anlattı. Evi satıp başka bir yere gitmeye karar verdiğini söyledi. Ev ile birlikte dükkanı da satacaktı. Çok kısa zaman içerisinde de bu söylediklerini yaptı.

 

İdris Efendi hemen lüks semtlerde ev aramaya başladı. Ayaspaşa’da denize bakan çok lüks bir daire kiraladı sonunda. Ama eski eşyaları bu eve hem az gelirdi hem de hiç yakışmazdı. Onun için yeni eşyalar almak gerekiyordu. İdris Efendi Şazimend Hanımla birlikte eve alacakları eşyayı bir türlü beğenemediler ve sonunda tuttukları apartmanın kapıcısından yardım istediler. Kapıcı bu teklifi severek kabul etti. Bu eşyaları simsar olan arkadaşları Çolak Osep adındaki arkadaşına temin ettirecekti. Osep düzenbazın, dolandırıcının önde gideniydi. Bulduğu kelepirleri iki üç misli fiyatına İdris Efendilere satmıştı.

 

İdris Efendinin bir kızı ve bir oğlu vardı. Kız oniki yaşındaydı, oğlu ise ondan bir buçuk yaş büyüktü. Kızı adı Şeküre idi, erkeğin adı ise Battal’dı. Şeküre’nin dili biraz peltekti. Okulda arkadaşları onunla dalga geçtiği için biraz büyüyünce okulu bırakmak zorunda kaldı. Battal ise oldukça yaramazdı. İki kardeş hiç anlaşamıyorlardı. Onlar yeni taşındıkları evlerinden memnundular. Çünkü bu yaştaki çocuklar için mekan değişikliği güzel karşılanacak bir olaydı.

 

Ev halkı başlarda yeni evlerinden memnundu. Ama Şazimend Hanım evde oturmaktan sıkılıyordu. Apartmandakiler onunla hiç ilgilenmiyordu. İdris Efendi ise boş oturmaktan sıkılmıştı. Çalışacak bir iş aramaya başladı. Bu eve taşındıktan sonra yavaş yavaş bütün zevkleri değişmeye başlamıştı. Sofralarında yedikleri yemekler bile farklıydı. Eskiden yedikleri kuru fasulyenin yerini et yemekleri, börekler ve tatlılar almıştı. Bu arada İdris Efendi hala iş arıyordu. Aklına parayı faize yatırmak geliyordu ama günah olduğu için buna gönlü razı olmuyordu. İdris Efendinin iş aradığını duyan kurnaz kapıcı ona iş bulacağını söyledi. Aklında tabii ki Osep’ten başkası yoktu. İdris Efendinin çok zengin olduğunu bildiği için yararlanmayı düşündüler. Ama İdris Efendiye önerdikleri işler hep kafa karıştırıcı, karanlık işlerdi ve İdris Efendinin ince işlere hiç aklı yatmıyordu. Onun için onların bütün tekliflerini reddetti.

 

Aradan günlere geçti Şazimend Hanım İdris Efendiden habersiz kapıcı ve Osep’i çağırdı. İdris Efendinin aklını çelip tekliflerini kabul ettirmek istedi ve başardı da. Şazimend Hanımda apartmandakiler gibi giyinmek ve sosyete olmak istiyordu. Şazimend Hanım İdris Efendiye Allah’ın verdiği nimeti işlemesi gerektiğini söylüyordu yoksa günah olur diyordu. Ama seçtikleri yol pek doğru bir yol değildi. İdris Efendiye bin dereden su getirtip buişi kabul ettirdiler. Yapacakları iş hazır para gerektiriyordu. İşleri, piyasadan malları satın alıp, depolayıp piyasada mal kalmayınca aldıkları malları birkaç misli fiyatına satmaktı. Yani işleri kısaca karaborsacılıktı.

 

Osep ile ortak bir iş yeri açtılar. Bu iş yerinin adı İdris Efendinin soyadı olsun dediler fakat Osep bunu beğenmedi. İdris Efendi de Çömlekçioğulları olmasını istedi. Bunun altında yatan sebep elbette belliydi. Çünkü İdris Efendi çömlekteki altınlarıyla buralara gelmişti. Sonunda ortak bir kararla dükkanın adı Çömlekçioğulları ve ortakları oldu.

 

İşler başlarda gayet iyi gidiyordu. İdris Efendi hayatından çok memnundu, işten başka hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. Şazimend Hanım ise ortama uymaya çalışıyor, kıyafetini değiştiriyor, yeni takılar alıyordu. Komşular onu aralarına almıştı artık. En çok yan komşuları olan avukatın karısı Aynur ile birlikte oluyordu. Onunla çok iyi anlaşıyordu. Aynur’un Cemal adında olan eşi çok kibar ve alakalı adamdı. Neden kendisinin de böyle bir adamla evli olmadığına üzülüyordu. Bundan dolayı zamanla İdris Efendiden tiksinmeye başladı, odalarına kadar ayırdı. Ona olan sevgisi azaldıkça saygısı da azalıyordu. Ama İdris Efendi işleriyle uğraşmaktan bunun farkına bile varamıyordu. İdris Efendinin büroda oturup imza atmaktan başka işi yoktu. Osep onu devamlı aldatıyordu. Şazimend Hanım bunun farkına vardı çünkü çok zeki bir kadındı. Şazimend Hanım artık dükkanın işlerine de karışmaya başladı.

 

Bu eve taşındıktan sonra herkese bir hal olmuştu. Battal haylaz bir çocuk olup çıktı, okulundan devamlı şikayetler geliyordu. Şeküre bir Fransız kolejinde okuyordu ve kültür olarak onlara benzemişti. İki kardeş anne ve babasına hiç iyi davranmıyordu. Hele Battal babasına olmadık hakaretler ediyor ve sınırsız para harcıyordu.

 

Hayatları felaketin eşiğine sürüklenirken İdris Efendi bir gün Anadolu’dan gelenlerle alem yapmaya gitti. Aslında gitmeye pek gönlü yoktu ama onu zorla götürdüler. Osep onları Dürük adındaki bir kadının evine götürmüştü. Zamanında Osep ile bu kadının münasebeti olmuştu. Hatta bir ara evlenecek gibi olmuşlarda ama engeller çıkmıştı. Bu evde İdris Efendi Ayten isimli bir kadınla tanışmıştı. Ayten işinin uzmanıydı. İdris Efendiye şimdiye kadar duymadığı, hasret kaldığı sözleri söyleyip aklını başından alıyordu. İdris Efendi o geceyi orada geçirmişti. Eve geldiğinde hava oldukça aydınlanmıştı. Kapıcı Şazimend Hanıma İdris Efendinin sabaha karşı geldiğini söyledi. Şazimen Hanım İdris Efendiyi sorguya çekti ve gece nerede kaldığını anladı.

 

Aradan belli bir zaman geçtikten sonra İdris Efendi Ayten’e bir ev kiraladı, döşedi. Artık onunla yaşıyordu, arada eve uğruyordu. Eve geldiği zamanlarda ise kimseyle görüşmüyordu, geldiği gibi gidiyordu. Şazimend Hanım onu sevmediği halde üzülüyordu, içten içe kıskanıyordu. Ayrılmak aklına geliyordu ama çocukları bahane edip gitmiyordu. Asıl gitmeme sebebi ise bu hayata alışmış olmasıydı. Şazimet Hanım yine sık sık Aynurlara gidiyordu. Aynur’un aile dostu olan Fahrettin oldukça çapkındı ve evli değildi. Aynur’dan Şazimend’in başına gelenleri öğrenmişti. Sanki onun dertlerini paylaşmak ister gibi Şazimend Hanımla yaklaştı. Sonra onu sevmeye başladı.

 

Şazimend Hanımda zaten böyle tutunacak bir dal arıyordu hem de İdris Efendiden intikam almak istiyordu. Artık sık sık buluşuyorlardı. Aralarındaki ilişkinin boyutu oldukça ilerlemişti. Fakat Fahrettin çapkın ve yalnız her erkek gibi bu ilişkiden sıkılmaya başladı. Onu kibarca terk etmenin yollarını arıyordu. Aynur’dan bile yardım istedi bu konuda. Ama Aynur buna razı olmadı. Fahrettin bir yolunu bulup Şazimend Hanımı terk etmişti. Aynı zamanlarda Ayten de İdris Efendiyi kapıya koymuştu. İkisi de evlerine geri döndüler ama birbirlerinin yüzüne bakmıyorlardı daha doğrusu bakamıyorlardı. Günler sonra İdris Efendi ile Şazimend Hanım lavabonun önünde karşılaştılar. İki yabancı gibi konuşmaya başladılar. Uzun süredir birbirlerini görmüyorlardı. İkisi de birbirini değişmiş ve hoş buldu. İdris Efendi Şazimend Hanımı odasına kahve içmeye çağırdı ve konuşmaya başladılar.

 

Artık paralar suyunu çekmişti. Çünkü İdris Efendi Ayten’le ilgilenirken bütün işleri boşlamıştı, Osep ise onun yokluğundan yararlanmaya çalışırken polise yakalanmıştı. Polis dükkana mühür vurmuştu ve Osep’e bir yıl hapis cezası vermişti. İdris Efendi bu olanları dükkandaki mührü görene kadar bilmiyordu çünkü o zamana kadar hiç arayıp sormamıştı.

 

Şazimend Hanım ve İdris Efendi artık buradan taşınmaya karar verdiler. Nereye gideceklerini bilmiyorlardı ama yine de gitmek istiyorlardı. İdris Efendinin aklına eski mahalleleri gelmişti, bu fikri Şazimend Hanımla paylaştı ama oraya (bilgi yelpazesi.net) gitmeye korkuyorlardı. Şimdiye kadar hiç komşularının halini hatırını sormaya gitmemişlerdi. Artık ev aramaya başladılar ama günlerce bir ev bulamadılar. Yine bir gün ev ararken kendilerini eski mahallelerinde buldular. Burada eski bir komşuları ile karşılaştılar. Bu komşularından evlerinin satılık olduğunu öğrendiler ve buna çok sevindiler. Daha sonra İmam Efendi onlardan aktar dükkanını da geri almalarını söyledi. Onlar da ellerinde kalan son parayla hem evi hem de dükkanı satın aldılar.

 

İdris Efendi ve Şazimend Hanım eski evlerine taşındı. Evleri aynı bıraktıkları gibiydi. O gösterişli eşyaları bu eve sığdırmaya çalıştılar. Şimdi tek amaçları Battal ve Şeküreye uygun bir kısmet bulup yalnız kalmaktı. Kargaşayla geçen zamanlardan sonra eski huzurlu günlerine kavuştular ve mutlu oldular.

 

İdris Efendinin gördüğü rüya her karesiyle meydana gelmişti. Hayatlarından, kültürlerinden birçok şeyi kaybettikten sonra bunların değerini anlayıp eski mütevazi yaşamlarına döndüler.


ROMAN ÖZETLERİ ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

KİTAP ÖZETLERİ
SAYFASINI GÖRMEK İSTERSENİZ

>>>TIKLAYIN<<<

EĞİTİM ÖĞRETİM İLE İLGİLİ BELGELER ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

EKLEMEK İSTEDİKLERİNİZ VARSA AŞAĞIDAKİ "Yorum Yaz" kısmına ekleyebilirsiniz.


Yorumlar

..

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: