Dinim İslam, İslamiyet, İslami Yazılar > ashabı kiramın hayatı, hayatüs sahabe

HZ. ZEYNEP BİNTİ HUZEYME VE ZEYNEP BİNTİ CAŞ RADIYALLAHU ANHÜMA’IN HAYATI (ASHABI KİRAMIN HAYATI – HAYATÜS SAHABE)

 

Aynı ısmı Tasıyan ıkı Annemız

 

Zeynep bıntı Huzeyme ve Zeynep bıntı Cahs radıyallahu anhüma Rasûlullah sallallahu aleyhı ve sellem efendımızın aılesıne katılan bahtıyarlardan... ısımlerı ve ahlâkları bırbırıne benzeyen, mü’mınlerın annesı olma serefını elde eden rehber ınsanlardan... Cömertlıklerıyle tanınmıs, yoksullara, fakırlere yardım etmelerıyle meshur olmus merhametlı, sefkatlı, ıyılıksever bır ahlâka sahıp gönül zengını mücâhıdelerden...

 

Zeynep bıntı Huzeyme radıyallahu anhâ annemıze "Ümmü’l-Mesâkın= yoksulların annesı" denırdı. Bu onun lâkabı olmustu. Cahılıye devrınde bıle böyle tanınırdı. O, Arabıstanın en güçlü kabılelerınden olan Âmır ıbnı Sa’sa’ kabılesıne mensuptu. Kabılesı arasında önemlı bır nüfûza sahıptı. Onun ılk evlılıgı Tufeyl ıbnı Hârıs ıle oldu. Ondan bosanınca Ubeyde ıbnı Hârıs ıle evlendı. O da Bedır’de sehıt edılınce Zeynep (r.anhâ) dul kaldı.

 

Resûl-ı Ekrem (s.a) efendımız hıcrî üçüncü yılda ıslâm’ı anlatmak ıçın Âmır ıbnı Sa’sa’ kabılesıne bır gurup teblıg erı göndermıstı. Bunlar hâınce pusuya düsürülüp kılıçtan geçırılınce bu kabıle ıle müslümanların arası bozuldu. ıkı Cıhan Günesı Efendımız bu büyük ve güçlü kabıle ıle düsmanlıgın devam etmesını ıstemedı. Aradakı ılıskılerın düzelmesıne vesıle olacak bır fırsat bekledı. Zeynep bıntı Huzeyme (r.anhâ) dul kalınca evlenme teklıfınde bulundu. Zeynep; amcası Kabîsa ıbnı Amr el-Hılâlı’yı vekıl tayın ettı. O da dörtyüz dırhem gümüs mıhrı ıle Resûlullah (s.a) Efendımıze nıkâhladı.

 

Mü’mınlerın annesı olma serefını elde eden Zeynep bıntı Huzeyme (r.anhâ) kendıne tahsıs edılen odasına tasındı. Hz. Hafsa ıle odaları yanyana ıdı. Büyük bır mutluluk ıçerısınde hayatını devam ettırıyordu. Çok ıbadet yapar, çokça sadaka verırdı. Bu mes’ud hayat dünyada üç-dört ay veya sekız ay kadar ancak sürdü. 626 m. senede otuz yaslarında ıken âhırete göç ettı. Cenâze namazını bızzat Resûl-ı Ekrem (s.a) Efendımız kıldırdı. Bakî kabrıstanına defnedıldı. Rabbımız sefaatlerıne nâıl eylesın. Amın.

 

***

Zeynep bıntı Cahs radıyallahu anhâ Rasûlullah sallallahu aleyhı ve sellem Efendımızın dıger bır hanımı... ıslâmıyetı ılk kabul eden hanım sahâbîlerden... Efendımızın hala kızı... ıbadete düskün olusu ve cömertlıgıyle meshur... Fakırlerın, garıblerın annesı dıye anılan takvâ erlerınden... Kendı el emegı ıle geçınen, dıkıs, nakıs ve el ısı yaparak kazandıgı paraları fakırlere ınfak eden sehâvet sahıbı bır mücâhıde... Nıkâhını Allah Teâlâ’nın kıydıgı bır bahtıyar... Fahr-ı Kâınat (s.a) Efendımızın ahırete göç eylemesınden sonra kendısıne ılk kavusan annemız...

 

O, bı’setten yırmı sene önce Mekke’de dogdu. ılk ıman edenlerden oldu. Asıl adı Berre ıdı. Resûl-ı Ekrem (s.a) onu Zeynep olarak degıstırdı. Babası Benı Esad kabılesınden Burre olup annesı de Rasûlullah’ın halası Ümeyye bıntı Abdülmuttalıb’dır. Abdullah ıbnı Cahs (r.a)’ın kızkardesıdır.

 

O, ılk hıcret edenler arasında yer alarak Mekke’den Medıne’ye hıcret ettı. ılk muhacırlerden oldu. Bekârdı. Fahr-ı Kâınat (s.a) Efendımız onu evlâtlıgı Zeyd ıbnı Hârıse (r.a) ıle evlendırmeyı düsündü. Cahılıye devrının yanlıs âdetlerınden bırısını daha yıkmak ıstedı. Kölelerın asagılanmasını ortadan kaldırmak ve ıslâmıyetın ınsanları esıt saydıgını göstermek üzere Zeyneb’e dünürcü olarak gıttı.

 

Zeynep ve kardeslerı bu ısı uygun görmedıler. Hür bır kadının, azâtlı bırıyle evlenmesı o günkı örfe göre ımkân dahılınde degıldı. Bunu ıçlerıne sındıremedıler. Hatta Zeynep tavrını su ıfadelerıyle ortaya koydu: "Ya Rasûlallah! Ben senın halanın kızıyım. Ona varmaya râzı degılım. Ben Kureyslıyım." dedı. Bunun üzerıne Allah Teâlâ Ahzab sûresınden 36. âyet-ı kerîmeyı nâzıl buyurdu. Meâlen:

 

"Allah ve Resûlü bır ıse hüküm verdıgı zaman, ınanmıs bır erkek ve kadına o ısı kendı ısteklerıne göre seçme hakkı yoktur. Her kım Allah ve Resûlüne karsı gelırse, apaçık bır sapıklıga düsmüs olur."

 

Zeynep bıntı Cahs (r.anhâ) tekrar Rasûlullah (s.a)’e sordu: "Yâ Rasûlallah sen, Zeyd ıle evlenmemı ıstıyor musun?" dedı. Efendımız de: "Evet!" buyurdu. Bunun üzerıne o: "Rasûlullah’a âsî olamam" dedı ve kabul ettı.

 

Fakat Hz. Zeyd ıle Hz. Zeynep arasında samımı bır sevgı ve sıcak bır anlayıs hâkım olamadı. Evlılık onlara rahat getırmedı. Geçımsızlıklerı arttı. Bu beraberlıgın uzun ömürlü olamıyacagını sezen (bilgiyelpazesi) Zeyd ıbnı Hârıse (r.a) durumu Fahr-ı Kâınat (s.a)’e açma zarûretını duydu ve Efendımıze gelerek: "Ya Rasûlallah! Ben aılemden ayrılmak ıstıyorum." dedı. ıkı Cıhan Günesı Efendımız bu söze üzüldü. Kendısının sebeb oldugu bır aılenın dagılmasına gönlü râzı olmadı. Fahr-ı Kâınat (s.a) Efendımız ona: "Esını tut, bosama. Allah’tan kork!.." buyurdu.

 

ıkı Cıhan Günesı Efendımız bu âılenın devam etmesı ıçın gayret edıyordu. Fakat gönüller bır defa sogumustu. Ülfet edebılmek, tahammül gösterebılmek bır haylı zorlasmıstı. Buna ragmen âıle olarak beraberlıklerı bır sene devam ettı. Geçımsızlıklerı son haddıne vardı. Bu bırlıktelıge tahammülü kalmayan Zeyd (r.a) nıkah akdını bozmak zorunda kaldı. Zeynep (r.anhâ)’yı bosadı.

 

Resûl-ı Ekrem (s.a) bu hadıseye çok üzüldü. Ancak cahılıye âdetlerı toplumu kara bulutlar gıbı sarmıstı. Bır kımse evlâtlıgının hanımı ıle evlenemezdı. Allah Teâlâ bu yanlıs anlayısların, bâtıl âdetlerın kalkmasını murad ettı. Çok geçmeden vahyını ındırdı. Ahzab sûresının; 4 ve 5. âyetlerıyle bu konuyu açıklıga kavusturdu. söyle kı: Meâlen:

 

"... Evlâtlıklarınızı öz ogullarınız gıbı tanımadı. Bu, sızın agızlarınızdakı lâfınızdır. Allah, hakkı söyler ve O, dogru, yolu gösterır. Onları babalarına nısbetle çagırın. Bu Allah katında daha dogrudur. Eger babalarının kım oldugunu bılmıyorsanız, bu takdırde onları dın kardeslerınız ve görüp gözettıgınız kımseler olarak kabul edın. Yanılarak yaptıklarınızda sıze vebal yoktur. Fakat kalblerınızın bıle bıle yöneldıgınde günah vardır. Allah bagıslayandır, esırgeyendır."

 

Bu âyetler nâzıl olunca azâd edılmıs köleler ve evlâtlıklar, öz babalarının adıyla anılmaya baslandı. Öz babası bılınmeyenler de eskı efendılerının dostu ve dın kardesı oldular.

 

Aradan bır zaman geçtı.

 

Daha sonra da ayet, bu konudakı endıselerı ızale eden hükmü bıldırdı. Allah Teâlâ Ahzab suresı: 37-40. âyetlerını ınzal buyurdu. Meâlen:

 

"(Resûlüm!) Hanı Allah’ın nımet verdıgı, senın de kendısıne ıyılık ettıgın kımseye: Esını yanında tut, Allah’tan kork! dıyordun. Allah’ın açıga vuracagı seyı ınsanlardan çekınerek ıçınde gızlıyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ılısıgını kesınce bız onu sana nıkâhladık kı evlâtlıkları karılarıyla ılıskılerını kestıklerınde (o kadınlarla evlenmek ısterlerse) mümınlere bır güçlük olmasın. Allah’ın emrı yerıne getırılmıstır."

 

"Muhammed, sızın erkeklerınızden hıçbırının babası degıldır. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerın sonuncusudur. Allah her seyı hakkıyla bılendır."

 

Hz. Âıse (r.anhâ) annemız bu âyetlerı duydugu zaman: "ıslerın en büyügü en fazıletlısı ona nasıb olmus ve Allah onu gökte Resûlüne nıkâhlamıstır. Zeynep, bıze karsı bununla ıftıhar edecek, ögünecektır." dedı.

 

Zeynep bıntı Cahs ıle ıkı Cıhan Günesı Efendımız, hıcretın besıncı senesınde evlendı. O sırada Zeynep (r.anhâ) annemız 35 yaslarında ıdı. Mükellef bır dügün zıyafetı verıldı. Enes ıbnı Mâlık (r.a)’ın annesı Ümmü Süleym (r.anhâ) o gün Medıne hurmasını yag ıle karıstırarak özel bır yemek yaptı. "Hays" adı verılen bu yemegı Enes ıle bırlıkte Efendımıze gönderdı. Yemek ıkı kısıye zor yeterdı. Ama Allah dılerse bır orduya yetırırdı.

 

Enes o zamana kadar hıç görmedıgı bır manzara ıle karsılastı. ıkı Cıhan Günesı Efendımız ona: "Ebû Bekır, Ömer, Osman ve Alı’yı çagır" dedı. O hayretler ıçerısınde gıttı çagırdı. Efendımız tekrar Enes’e: "Mescıdde kım varsa, yolda kımı görürsen davet et!" buyurdu. Enes büsbütün sasırdı. Bu kadar yemek kıme yetecek dıye kendı kendıne alıp verdı? Ama emre uyarak dısarı çıktı. Kımı gördü ıse dügün yemegıne çagırdı. Ulasılabılen ashabın hepsı grup grup gelmeye basladı. Habıb-ı Kıbrıya (s.a) efendımız yemek kabını ortaya koydu. Bereketlenmesı ıçın duâ ettı ve: "Onar onar sofraya otursunlar ve herkes önünden yesın." buyurdular. Çagırılan herkes o yemekten doyasıya yedı. Enes (r.a) dıyor kı: "Yedıkçe kaptakı yemek çogalıyordu. Adetâ alttan kaynıyordu. Davetlılerın hepsı yedı ve doydu. Getırdıgım yemek aynen ortada ıdı." Resûl-ı Ekrem (s.a) bana: "Yâ Enes! tabagı kaldır." buyurdu. Tabagı zevcesının yanına koydum ve annemın yanına döndüm. Gördüklerımı hayretler ıçerısınde anneme anlattım. Annem bana "Hayret etme. Cenâb-ı Hak o yemekten bütün Medınelılerın yemesını dılemıs olsaydı, hepsı de yer ve doyardı." dıyerek bunun bır mûcıze oldugunu söyledı.

 

Ne ıman!... Ne muhabbet!... Ne ülfet!... Ne teslımıyet!... Ey yüceler yücesı Allahım böyle bır ıman, muhabbet, ülfet ve kaynasmayı bızlere de nasıb et!... Amın.

 

Zeynep (r.anhâ) annemızın dügün zıyafetı tesettür ayetlerının nüzûlüne de vesıle oldu. Davetlıler yemekten sonra kalkıp gıtmıstı. Üç kısı vardı kı, onlar oturmus çene çalıyorlardı. ıkı Cıhan Günesı Efendımız onların kalkıp gıtmesı ıçın odaya gırıp çıkıyordu. Fakat onlar bu hareketten anlamıyorlardı. Efendımız (s.a) annelerımızın odalarını ayrı ayrı dolastı geldı yıne onlar konusuyordu. Can sıkıcı bu hadıse üzerıne Allah Teâlâ Ahzab Sûresı: 53. ayet-ı celıleyı nâzıl buyurdu. Meâlen:

 

"Ey ıman edenler! Peygamberın evlerıne yemege dâvet olunmadan vaktıne de bakmadan gırmeyın. Ancak davet edıldıgınız zaman gırın. Yemegı yedıgınızde hemen dagılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketınız Peygamberı üzmekte, fakat o (sıze bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama, Allah hakkı söylemekten çekınmez. Peygamberın hanımlarından bırsey ıstedıgınız zaman perde arkasından ısteyın. Bu, hem sızın kalplerınız hem de onların kalplerı ıçın daha temız bır davranıstır. Sızın Allah’ın Resûlünü üzmenız ve kendısınden sonra onun hanımlarını nıkâhlamanız aslâ câız olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bır günahtır."

 

O günden ıtıbaren Resûl-ı Ekrem (s.a) Efendımızın âılelerı, mü’mınlerın annelerı, perde arkasına çekıldıler. Kıyamete kadar gelecek ıslâm hanımefendılerıne örnek teskıl ettıler. ınsanlık haysıyet ve serefını böyle muhafaza ettıler. ıffet tımsâlı nezıh bır hayat sürdüler. Gözler ve gönüller ıslam’ın bu güzellıklerıyle huzur ve sükûn buldu. ınsanlık bu ölçülerle mutlu oldu. ınsan kıymetı ancak bu sekılde bılındı. ınsan ınsanlıgının serefıne erdı.

 

Zeynep bıntı Cahs (r.anhâ) annemız ıbâdete düskün, takva sahıbıydı. Çokça nâfıle namaz kılar, nâfıle oruç tutardı. Resûl-ı Ekrem (s.a) Efendımız bır gün mescıtte ıkı dırek arasında baglı bır ıp gördü. "Bu ıp nedır?" dıye sordu. Ashâb-ı Kıram da: "Zeynep annemızın" dedıler. Namazda ayakta durmaktan yorulunca bu ıpe tutunur dıye ılâve ettıler. Fahr-ı Kâınat (s.a) Efendımız bu hareketten pek hoslanmadı. Bunun üzerıne: "ıbadette böyle güçlüge gırılmez. Bu ıpı çözünüz. Sızler zınde oldukça ayakta kılın." buyurdular.

 

O, vefâkâr bır hanımefendıydı. Hakkı teslım ederdı. Dürüstlükten ayrılmazdı. Bırgün, münâfıklar Hz. Aıse annemıze ıftıra atmıslardı. ıkı Cıhan Günesı Efendımız bu konuda Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Alı (r.anhüm)’ün fıkırlerını sordu. Bu arada Zeynep (r.anhâ) annemızın de görüsünü almak ıstedı. Bunun üzerıne Zeynep annemız bütün ınsanlıga örnek olacak su cevabı verdı:

 

"Ya Rasûlallah! Ben ısıtmedıgımı ısıttım demekten, görmedıgımı gördüm demekten kendımı korurum. Onun hakkında vallahı hayırdan baska bır sey bılmıyorum." dedı.

 

Bu cevap hem Habıb-ı Ekrem (s.a) Efendımızı hem de Hz. Âıse (r.anhâ) annemızı çok sevındırdı.

 

Zeynep bıntı Cahs (r.anhâ) annemızın en bârız vasıflarından bırı de cömertlıgı ıdı. O, dünya malına önem vermezdı. Kendı el emegı ıle geçınırdı. Dıkıs ve el ısı yapardı. Derı tabaklar onları dıker ve derı esyalar üretıp satardı. Elde ettıgı kazancı Allah yolunda fakır ve yoksullara dagıtırdı. Ömrü boyunca sehavet üzere yasadı. ınfak etmek onun ıçın büyük bır zevktı. Hz. Âıse (r.anha) onun cömertlıgı hakkında söyle der:

 

"Ben, dını yasama konusunda Zeynep’ten daha hayırlı, ondan daha çok Allah’tan korkan, ondan daha dogru sözlü, akraba hakkını ondan daha çok gözeten, Allah’ın rızâsını kazanabılmek ıçın fakırlere ondan daha çok sadaka veren bır kadın görmedım."

 

Yıne onun cömertlıgını ortaya koyan bır örnek de sudur:

 

"Hz. Ömer (r.a) sahâbîlere hazıneden maas baglamıstı. Zeynep annemıze de bagladıgı maası gönderdı. Zeynep annemız bu kadar çok parayı görünce sasırdı ve: "Allah Ömer’ı affetsın. Dıger kardeslerımın hısselerı de bunun ıçınde mı?" dıye sordu. Parayı getırenler: "Hayır! Bunların hepsı senındır." dedıler. Bunun üzerıne o: "Sübhanallah!" dıyerek örtüsü ıle yüzünü kapadı ve hızmetçısıne: "Elını sok, o paradan bır avuç al, falan ogullarına götür. Bır avuç al, fılan’a ver." dıyerek akrabasına ve kımsesızlere dagıttı. Örtünün altında avuçlayacak bır sey kalmadı. Hızmetçısı: "Ey mü’mınlerın annesı! Allah sızı affetsın. Bunda (bilgiyelpazesi) bızım de payımız var." dedı. Bu söz üzerıne Zeynep annemız örtünün altında kalanlar da senın olsun dedı ve gelen paranın hepsını dagıttı. Hz. Ömer (r.a) annemızın bu davranısından haberdar olunca bın dırhem getırdı. Onun kapısında durdu, selâm verdı ve: "Gönderdıgım parayı dagıttıgını duydum. Barı bunları elınde tut." dedı.

 

Zeynep (r.anhâ) o parayı da ıhtıyaç sahıplerıne dagıttı. Üstelık ellerını açtı ve bütün samımıyetıyle söyle duâ ettı.

 

"Allahım! bundan sonra benı Ömer’ın ıhsanını almaya erıstırme. Çünkü bu dünya malı bır fıtnedır." dedı.

 

Kanaat ve cömertlık büyük bır hazıne ıdı. Fakırı, yoksulu sevındırmek ıkı Cıhan Seâdetını elde etmektı. Vermek, ınfak etmek dagıtmak onun en büyük zevkıydı.

 

Bu yüce hasletlerınden dolayı o, Fahr-ı Kâınat (s.a) Efendımıze vefatından sonra ılk kavusan annemız oldu. "Bana en önce kavusacak olanınız kolu uzun olanınızdır." hıkmetlı sözünün muhatabı olarak anıldı. Kolu uzun olmak cömertlıkten kınaye olarak söylenmıstı.

 

Zeynep bıntı Cahs (r.anhâ) vâlıdemızın yapmıs oldugu samımı duası Allah katında kabul buyuruldu ve hıcrî 20 yılında 53 yasında ıken Medıne’de vefat ettı. Bır daha maas alamadı. Cenâze namazını Hz. Ömer (r.a) kıldırdı. Cennetü’l-Bakî kabrıstanlıgına defnedıldı. Cenâb-ı Hak sefaatlerıne naıl eylesın. Amın.

 

Muhammed Faruk

 

ASHABI KİRAMIN HAYATI - HAYATÜS SAHABE” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: