Dinim İslam, İslamiyet, İslami Yazılar > ashabı kiramın hayatı, hayatüs sahabe

HZ. HASAN BİN ALI BİN EBU TALİB RADIYALLAHU ANH’IN HAYATI (ASHABI KİRAMIN HAYATI – HAYATÜS SAHABE)

 

El-Hasan b. AIı b. EBU Talıb el-Hâsımî el-Kurasî, Hz. Peygamber'ın en çok sevdıgı torunlarından ve O'nun "Reyhânesı", Hz. Alı'nın, Hz. Fatıma'dan dogan büyük oglu. Hulefâ-ı Rasıdîn'ın besıncısı kabul edılır. Imamıyye'ye göre ıse 12 ımamın ıkıncısıdır.

 

Üçüncü hıcrî yılı, Ramazan ayının ortalarında Medıne'de dogdu. Saban ayından; 4. veya 5. hıcrî senesınde dogduguna daır rıvâyetler varsa da, en dogru görüs, 3. hıcrî senede dogduguna daır rıvayettır (Ibnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe, II, 10; Ibn Hacer el-Askalânî, Tehzîbü't-Tehzîb, Haydarabad 1325, II, 296). Hz. Hasan dogdugunda, Hz. Peygamber bır torununun oldugunu duyunca hemen Hz. Alı'nın evıne gıderek "oglumu bana getırın' Adını ne koydunuz?' dıye sordu. "Harb" ısmını koyduklarını duyunca, bu ısmı begenmedı. Çocuga ısım olarak, câhılıye dönemınde bılınmeyen "Hasan" ısmını koydu. Künye olarak da, "Ebû Muhammed" adını verdı. Arkasından da kulagına ezan okudu (Ibnü'l-Cevzî, Ebu'l-Ferec, Sıfatü's-Saffe, Haleb (ty), I, 759; Üsdü'l-Gâbe, II, 10; Tehzîbü't-Tehzîb, II, 296). Rasûlullah Hz. Hasan yedı günlük olunca akîka kurbanı kesılmesını ve saçlarının kesılerek, agırlıgınca gümüs tasadduk edılmesını emrettı (ez-ZehEBU, Sıyer A'lamı'n-Nübelâ, Beyrut 1406/1986, III, 246).

 

Hz. Hasan, Hz. Peygamber'ın terbıyesınde yetıstı. Sahıh hadıs kıtapları dahıl bır çok Islâmî lıteratürde, Hz. Peygamber'ın torunu ıle ne kadar ılgılendıgını ve onu ne kadar çok sevdıgını ıfade eden rıvayetler bu gerçegı göstermektedır. Onunla her an ılgılendıgını, hemen hemen yanından hıç ayırmadıgını; bılhassa namazlarda bıle torununun gelıp üzerıne çıktıgından dolayı, Hz. Peygamber'ın sırf onu ıncıtmemek ıçın secdesını uzattıgını ıfade eden hadısler, ılahî vahye mazhar dede ıle, onun "reyhanesı" arasındakı sevgıyı anlatmaktadırlar (Ahmed b. Hanbel, III, 493, 494; Nesâî, Talbîk, 82). Hatta Hz. Peygamber rukû'da ıken torunu gelır, ayaklarını açar bır yönden gırer, öbür taraftan çıkar (el-Haysemî, Mecmau'z-Zevâıd, Beyrut 1967, IX, 175; Tehzîbü't-Tenzîb, II, 296) ve Hz. Peygamber ses çıkarmazdı. Bazen secde ederken üzerıne bındıgınde, onu yavasça sırtından ındırırdı. Hatta bır defasında Hz. Peygamber hutbe okurken Hz. Hasan ıle kardesı Hz. Hüseyın üzerlerındekı uzun ve kırmızı elbıselerı ıle düse kalka yürüdüklerını görünce, hutbesıne ara verıp, mınberden ınerek, torunlarım kucagına aldıgı ve önüne oturttugu, daha sonra da " "Allah Teâla" "Mallarınız ve evlatlarınız sızın ıçın bırer ımtıhan vesılesıdır"(et-Tegâbün, 64/15) derken dogru söylemıstır. Su ıkısını bu sekılde görünce sabredemedım" dıyerek hutbesıne devam ettıgı kaynak hadıs kıtaplarında anlatılmaktadır (Ahmet b. Hanbel, V, 254; Ebu Davud, Salât, 233; Tırmızî, Menâkıb, 31; Ibn Mace, Lıbas, 20; Neseî, Salatu'l-Ideyn, 27; ZehEBU, a.g.e., III, 256).

 

Hz. Peygamber zaman zaman her ıkı torununu da sırtına alıp namaza geldıgıne (Ahmet b. Hanbel, III, 493). Hz. Hasan'ı omzuna alarak dısarda gezdırdıgıne daır (Tırmızî, Menâkıb, 31) bır çok hadıs sunu gösterıyor kı, Hz. Peygamber her ıkı torunuyla devamlı ılgılenmısler, her türlü ıhtıyaçlarını gıdermeye çalısmıslardır. Kızı Hz. Fatıma'yı zıyarete gıttıklerınde, torunu Hasan uyku arasında su ıstedıgı zaman bızzat kendılerı kalkıp su getırerek, hem ona, hem de kardesıne ıçırmelerı (Ahmed b. Hanbel, I, 101; Tayalısî, II,129-130) vb. hareketlerı dede sefkatı ve merhametının fıılı ısaretlerıdır. Yıne Hz. Peygamber'ın bu ıkı torununu çok sevdıgı ve "Allah'ım ben bu ıkısını sevıyorum, sen de sev" dıye dua etmelerı (Tırmızî, Menâkıb, 31) bu sevgı ve ılgının dıl ıle ıfadesını göstermıstır (Buhârî, Edeb, 18; Müslım, Fedaılıt's-Sahabe, 56-60).

 

Öbür taraftan Hz. Peygamber torunlarını öper (Ahmed b. Hanbel, IV, 93 ; Tabaranî, hadıs no: 2658) ve her ıkı torununun cennet ehlı gençlerının efendılerı oldugunu da söylerdı (Tırmızî, Menâkıtı, 31; Ahmed b. Hanbel, III, 3; el-Hatîb el-Bagdadî, Târıhu Bagdad, Beyrut (ty), I,140), hatta onları sevenlerı Allah'ın sevmesını dıledıgı duaları da rıvayetler arasında yer almıstır (Ahmet b. Hanbel, II, 249, 331; Tehzîbü't-Tehzîb, II, 297 vd.).

 

Hz. Hasan fızık olarak dedesı Hz. Peygamber'e çok benzerdı (Tırmızî, Menâkıb, 31). Öyle kı, bır defasında Hz. Ebu Bekr ıkındı namazından çıktıktan sonra, Hz. Alı ıle beraber yürürken, çocuklarla oynayan Hz. Hasan'ı görürler. Hz. Ebu Bekr onu omuzuna alır ve "Nebıye benzeyen, Alı'ye benzemeyen, sana babam feda olsun!" dıye bır mısra söyler (Buhârî, Fadâılü'l-Ashâb, 22). Hz. Alı bu hâdıse ve sözler karsısında gülümser.

 

Hz. Hasan, Hz. Peygamber'ın âhırete göçtügü sıralarda sekız yaslarında ıdı. Henüz çok küçük oldugu ıçın, Hz. Peygamber'den dogrudan dogruya rıvayet ettıgı hadıslerın sayısı oldukça azdır. Bunlardan bırı Ebu'l Havrâ'nın rıvayet ettıgı su hadıstır:

 

"Hz. Hasan'a, Hz. Peygamber'den duydugun hangı hadısı hatırlıyorsun? dıye sordum. O da sunu anlattı: "Su hadıseyı hatırlıyorum: Zekat hurmalarından bır hurma alıp, agzıma atmıstım. Hz. Peygamber o hurmayı agzımdan salya ıle çıkardı. Oradakıler "ya Rasûlallah, bu çocugun agzına attıgı tek bır hurmayı, nıçın gerı çıkardın?" dedıler. O da "bız Âl-ı Muhammed'e sadaka (zekat) helâl degıldır" buyurdu. Hatırladıgım dıger bır hadıs de "Senı ılgılendırmeyen seylerı bırak, ılgılendıren seylere bak..." hadısıdır. Yıne Dedem Hz. Peygamber bana su duayı da ögretmıstı: "Ey Allah'ım! benı hıdayete erdırdıgın kımselerden eyle, âfıyet verdıgın kısılerden eyle, dost edındıgın kullarının arasına kat! Verdıgın seylerı benım hakkımda mübarek kıl ve hüküm verdıgın (takdır ettıgın) seylerı serrınden de koru. Senın dost edındıgın bır kısı asla zelıl olmaz" (Ahmed b. Hanbel, I, 200; Ebu Dâvûd, Salat, 340; Tırmızî, Ebvâbu's-Salât, 341 Neseî, Kıyamü'lleyl, 50; Üsdü'l-Gâbe, II, I1).

 

Buna mukabıl Hz. Hasan'ın bu hadıslerın dısında basta babası Hz. Alı olmak üzere bır çok sahabîden rıvayet ettıgı hadıslerı vardır.

 

Kendısınden de mü'mınlerın Annesı Hz. Aıse, kardesının oglu Alı b. Hüseyın, onun ıkı oglu Abdullah ve el-Bakır ıle Ikrıme, Ibn Sırın, Cübeyr b. Nefır, Ebû'l Havrâ, Rebıa b. Seybân, Ebû Mıclez, Hübeyre b. Berîm, Seybân b. el-Leyl, Sa'bî, Sakîk b. Seleme, el-Müsebbıb b. Nuhbe, Ishak b. Bessâr ve dıger ravıler (radıyallahü anhüm) hadıs rıvayet ettıler (Ibn Hacer el-Askalânî, el-Isâbe fı Temyîzı's-Sahâbe, Mısır 1358/ 1939, I, 327-330; Ibnü'l-Esır Üsdü'l-Gâbe, II, 10; Tehzîbü't-Tehzîb, II, 295-296).

 

Gerek tabakat kıtapları, gerekse hadıs kıtapları, Hz. Hasan'ın çocukluguna daır yukardakı rıvayetlere bolca yer verdıklerı halde, Hz. Alı'nın sehıd edılmesıyle onun halıfe seçılmesıne kadar olan hayatı hakkında pek fazla bılgı vermemektedırler. Bılınen bır kaç husustan bırısı, Hz. Ömer dıvan teskılatını kurdugu sırada, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyn'ı babalarının "farızasına" katarak, her bırıne bes bın dırhem hısse ayırdıgına daır haberdır (ZehEBU, a.g.e., III, 259). Bır dıger hadıse de Hz. Osman'a bas kaldıranlara karsı, halıfeyı savunmak ıçın Hz. Osman'ın yanında ona yardım etmek ıçın kalan sahısların arasında Hz. Hasan'ın ısmının de yer aldıgına daır haberlerdır (ZehEBU, a.g.e., III, 260).

 

Hz. Hasan'ın tarıhî bır sahsıyet olarak ortaya çıkması, babası Hz. Alı'nın sehıd edılmesını müteâkıben, Kufelılerın kendısıne beyat ederek halıfe seçmelerıyle baslar (h. 40/660).

 

Hz. Hasan halıfe seçılırken ılk beyat edenın Kays b. Sa'd oldugu söylenır. Bu kısıyı Hz. Alı Azarbaycan'a gönderılen ve Iraklılardan toplanarak hazırlanan ordunun komutanı olarak atamıstı. Bu zat, sırf Araplardan olusturulan kırk bın kısılık dıger bır ordunun da komutanıydı. Bu ordu Hz. Alı'yı ölünceye kadar müdafaa etmek üzere and ıçmıstı. Iste babasının da en çok güvendıgı komutanlardan olan Kays, beyat esnasında, Hz. Hasan'dan elını uzatmasını ısteyerek, Allah (c.c)'nun Kıtab'ı, Rasûlü'nün sünnetı (bilgiyelpazesi) ve âsîlerle savasmak üzere beyat edecegını söyledı. Hz. Hasan bu söze karsı çıktı. Sadece Allah'ın Kıtabı ve Rasûlü'nün sünnetı üzere beyat edılebılecegını, bunun ıçıne saydıgı ve saymadıgı dıger sartların gırdıgını söyledı. Kays bunun üzerıne bır sey söylemeden beyat ettı. Arkasından da dıger Iraklılar beyat ettıler (Taberî, Târıhu'r-Rusül ve'l-Mulûk, Dâru'l-Meârıf 1963, IV, 158).

 

Hz. Hâsan beyattan sonra "el-Mescıdü'l-Camıye" çıkıp, uzunca bır hutbe okudu. Sonra babasının katılı Abdurrahman b. Mülcem'ı getırttı. Ifadesını aldıktan sonra ölümle cezalandırdı (Ya'kubî, Ahmed b. EBU Ya'kub, Tarıhu Ya'kubî, Beyrut, ty. II, 214).

 

Iraklılar derhal, babasının öldürülmesını, seçtıklerı halıfeye hatırlatarak, Sam'da hüküm süren Muavıye b. EBU Süfyan ıle savasması ıçın, onu Sam üzerıne yürümeye tesvık ettıler. Hz. Hasan da onların sözlerıne kanarak bır ordu hazırladı ve savasmak üzere yola çıktı (Zırıklî, a.g.e., II, 214); Ayrı bır görüs ıçın bkz. Ibn Hıbbân, es-Sıretü'n-Nebevıyye, Beyrut 1407/ 1987, s. 554). Hz. Hasan bu sıralarda 37 yaslarında ıdı. O topladıgı on ıkı bın kısılık ordusuyla Medâın'e kadar geldı. Ordu komutanı olarak kendısıne ılk bey'at eden Kays b. Sa'd'ı atadı. Dıger bır rıvayete göre Ubeydullah b. Abbas'ı komutan yapıp, Kays'ı da ona yardımcı atayarak, Kays'a komutanın her türlü emrıne ıtaat etmesını emrettı (Ya'kubî, II, 214).

 

Arapların dört "dâhîsı"nden bırı olan Hz. Muavıye, Hz. Hasan'ın kendısı ıle savasmak üzere yola çıktıgının haberını alınca, o da derhal Sam'dan hareket ederek el-Enbar'ın kazalarından bırı olan Mesıken'e gelerek konakladı (Taberî, V,159). Hz. Alı'nın sehıd edılmesı üzerınden henüz on sekız gün geçmıstı, ıkı tarafın ordusu sırf sıyasî kaygılarla karsı karsıya geldıler (Ya'kubî, II, 214).

 

Muavıye derhal durumun krıtıgını yaparak, akıbetın lehıne olması ıçın çesıtlı çarelere bas vurmaya basladı. Elındekı en büyük koz, hasmının tecrübesızlıgı ve sıddetten hoslanmayan, fıtneden adeta korkan ve müslümanlara karsı derın sevgı besleyen, onlardan bırının bıle kanının dökülmesıne razı olamayacak kadar yumusak bır kalbe sahıp sahsıyette olmasıdır. Onun ıçın ılk ısı, Hz. Hasan'ın, Kays b. Sa'd komutasındakı ordusu arasında bır kargasa yaratmak oldu (Tehzîbü't-tehzîb, II, 299). Hz. Hasan'ın ordusu ıçınde bır kaç kısı söyle bagırmaya basladı: "Haberınız olsun, Kays b. Sa'd öldürüldü!" Dıger bır kaynaga göre ıse, bu münâdîler Kays'ın Muavıye ıle sulh yaptıgını ve onun tarafına geçtıgını, hatta Hz. Hasan'ın bıle Muavıye'ye sulh yapma teklıfınde bulundugunu ve Hz. Muavıye'nın bu teklıfı kabul ettıgını söylüyorlardı. Böylece ordu ıçınde dedı kodu çıkarıyorlardı (Ya'kubî, s. 214-215). Hz. Hasan'ın ordusu ıçınde kargasa basladı, büyük bır panık çıktı. Derken bu panık yagmalamaya dönüstü. Askerler her seyı yagmalamaya basladı. Hatta Hz. Hasan'ın ordugah çadırını, altındakı sergısıne varıncaya kadar yagmaladılar. Bu yagmalama her tarafa yayıldı. Sözü edılen bu yagmalamadan sonra da ordu dagılıp gıttı (el-Isabe, I. 327-328; Taberî, V.158-159).

 

Bu kargasadan ıstıfade etmek ısteyen el-Cerrâh b. Sınan el-Esedî ısımlı sahıs, sehırden geceleyın ayrılmak ısteyen Hz. Hasan'a saldırdı. Elındekı hançerle onu baldırından yaraladı. Fakat Hz. Hasan kendını savunup, o katılın hakkından gelmeyı basardı (Ya'kubî, II, 228 ; el-Isâbe, I, 327-328). Bu durumda çaresız kalan Hz. Hasan Medâın'dekı "el-Maksuratü'l-Beydâ"ya dönmek zorunda kaldı. O sırada Medâın'ın valısı Sa'd b. Mes'ud ıdı. Henüz çocuk denılebılecek yasta olan bu genç valıyı atayan el-Muhtar b. EBU Ubeyd ona bır teklıfte bulundu. Hz. Hasan'ı baglayıp Hz. Muavıye'ye götürme karsılıgında kendısının çok zengın ve sereflı bırısı yapacagını söyledı. Genç valı bu teklıfı sıddetle reddederek "Allah'ın lanetı üzerıne olsun! Ben Allah'ın Rasûlünün kızının oglunun üzerıne atlayacagım ve onu baglayacagım ha! Sen ne ıgrenç herıfsın" dedı (Taberî, V, 159-160).

 

Hz. Hasan ıçınde bulundugu durumu gözden geçırdı. Güvenemeyecegı bır ordu ve güçlü bır düsmanla karsı karsıya oldugunu anladı. Ayrıca mızaç olarak fıtne ve kan dökmekten de nefret eden bırısı oldugu ıçın, gerek kendı sahsı, gerekse Islâm ümmetının selametı ıçın hılafetı Hz. Muavıye'ye bırakarak, bu ısten feragat etmekten baska bır çare bulamadı. Anlasma yollarını arastırmaya ve her ıkı tarafın da razı olacagı çözümler aramaya basladı. Amr b. Seleme el-Erhâbî'yı çagırarak, anlasma teklıfını ıçeren bır mektupla Muavıye'ye gönderdı (el-Isâbe, I, 327-330). Muavıye aldıgı ve bekledıgı bu teklıfı derhal kabul ettı. Hz. Hasan'a elçı olarak Abdullah b. Âmır el-Küreyz ve Abdurrahman b. Semure'yı gönderdı. Bu ıkı elçı Medâın'e geldıler ve Hz. Hasan'a, ne ısterse hepsının kendısıne verılecegını bıldırmekle kalmayıp, kendılerını kefıl göstererek, bu anlasmayı teahhüt edeceklerını de ona söyledıler (Ibn Hacer, Fethu'l-Bârî fı Serhı Sahîhı'l-Buhârî, Mısır,1959, VI. 235, Buharî rıvayetı).

 

Bu sırada Hz. Hüseyn durumdan haberdar oldu ve anlasma teklıfıne karsı çıktı. Muavıye'nın haklılıgını tasdık, Hz. Alı'nın davasını yalanlamıs olacagı gerekçesı ıle agabeysı Hz. Hasan'a, bu anlasmayı yapmaması gerektıgını söyledı. Hz. Hasan onu susturarak, yönetım ısını kendısının ondan daha ıyı bıldıgını ıddıa ederek, anlasma yapmakta ısrar ettı (Taberî, V. 160).

 

Bu sırada Hz. Hasan'ın hılâfetı Hz. Muavıye'ye bırakacagını anlayan ordu komutanlarından Ubeydullah b. Abbas, Muavıye'ye bır mektup göndererek kendısı ıçın eman ıstedı. Karsılık olarak elındekı mallarına dokunulmamasını ve can güvenlıgını sart kostu. Muavıye bu teklıfı kabul ettı. Ubeydullah bunun üzerıne ordusunu bırakarak karsı tarafa geçtı. Hz. Hasan'ın ordusu bu durum karsısında, Kays b. Sa'd'a, Hz. Alı ve taraftarlarının kanlarını ve mallarını korumak ve sonuna kadar Muavıye ıle savasmak üzere beyat yaptılar. Bır görüse göre, zaten komutan oldugu ıçın, bu beyat'ı yenılemek olarak anlamak da mümkündür (Ibnü'l-Esîr, el-Kâmıl fı't-Tarîh, Beyrut 1385/1965, III, 408).

 

Nıhayet Hz. Muavıye'nın elçılerı Hz. Hasan ıle anlastılar. Anlasmaya göre, sayet, Muavıye, Hz. Hasan'dan önce ölürse, Hz. Hasan halıfe olmak sartı ıle, hılafetı Muavıye'ye bırakıyordu. Ayrıca Kûfe hazınesındekı bes mılyon dırhem Hz. Hasan'ın olacaktı. Muavıye Hz. Alı ve taraftarlarına hutbede sövme adetıne son verecektı (Tâberî, V, 158-159). Karsı taraf bu teklıflerı kabul ettı. Anlasmayı yapan Hz. Muavıye'nın elçılerı Hz. Hasan'ın yanından çıktıklarında "Rasûlullah'ın oglu sayesınde kan dökülmesı önlendı, fıtne sona erdı, sulh yapıldı" dıyorlardı (Ya'kubî, II, 214-215). O sırada yaraları da agırlasan Hz. Hasan kalkıp, Iraklılara uzunca bır hutbe ırat ettı. Onlara dedesı Hz. Peygamber vasıtasıyla Yüce Allah'ın ınsanları hıdayete erdırdıgını hatırlattı. Kendısı vasıtasıyla da kan dökülmesını önledıgını söyleyerek, Muavıye ıle anlasma yaptıgını haber verdı. Muavıye'ye beyat etmelerını de ıstedı (Ya'kubî, II, 215). Kendılerını babasını öldürmelerı, kendısıne saldırıp malların yagmalamaları sebebıyle terkettıgını de ılan ettı (Taberî, V. 158).

 

Yapılan anlasma üzerıne Hz. Muavıye Medâın'e geldı. Hz. Hasan'ı yanına alarak Kufe'ye gırdı. Hz. Hasan kendı elı ıle hıcrî 41 yılının Rabîu'l-Evvel ayı sonlarında Kufe'yı Muavıye'ye teslım ettı. Böylece Hz. Peygamber'ın su hadısı tecellî etmıs oldu:

 

"Hıç süphe yok kı, bu oglum bır seyıttır. Umulur kı, Allah onun sayesınde ıkı büyük mü'mın grubunu barıstıracak" (Buhârî, Fıten,, 20, Sulh, 9; Ebu Davud, Sünne, 12...). Hz. Hasan, Muavıye'nın huzuruna çıktıgında, Muavıye ona "senı senden önce hıç kımseyı mükafatlandırmadıgım ve senden sonra da kımseyı mükafatlandırmayacagım bır mükafatla mükafatlandıracagım" dedı ve ona 400.000 (dırhem) verdı (el-Isâbe, I, 327-328). Ayrıca her sene bır mılyon dırhem maas bagladı. Ama bunların çogunu sonradan kısıtladı ve ona çok az bır sey verdı.

 

Hz. Hasan ıle Hz. Muavıye arasındakı bu anlasmaya sahıt olan Imam Sa'bı hadıseyı söyle anlatır: "Muavıye dedı kı, Kalk da, hılafetı bana bıraktıgını ve teslım ettıgını ınsanlara haber ver". Hasan kalktı ve Allah'a hamd ve senâ'dan sonra söyledı: Akıllıların en akıllısı, muttakı olandır; ahmakların en ahmagı da fâcır olandır. Muavıye ıle benım aramda anlasmazlık konusu olan bu ıs, ya benden daha layık bırısının hakkı ıdı; ya da benım hakkımdı. Ben ümmetın sulh ıçınde olması, bırlıgının bozulmaması ve kan dökülmesıne manı olunması ıçın hılafetı ona bıraktım". Arkasından "bılmem belkı de o, sızı denemek ve bır süreye kadar yasatmak (metâ) ıçındır" (el-Enbıya, 21 / I 11) âyetını okuyarak hutbesını bıtırdı (Hılye, 11, 37).

 

Hz. Hasan'ın hılâfette ne kadar kaldıgı kaynaklarda farklı farklı olmakla bırlıkte, 6 ay 5 gün oldugu konusundakı görüs en kuvvetlısıdır (Zırıklî, II, 214-215).

 

Bu devır-teslım törenınden sonra ordusunun komutanı Kays b. Sa'd'a bır mektup göndererek Muâvıye'nın emrıne gırmesını ıstedı. Kays da bu konuda ordusu ıle ıstısare yaptı. Onlara dalâlet ıçındekı bır ımama mı ıtaat etmek ıstedıklerını; yoksa ımamsız savasmak mı ıstedıklerını sordu. Onlardan dalâlet ıçınde de olsa ımama ıtaatı tercıh ettıklerıne daır cevabı alınca, o da Muavıye'ye beyat edıp emrıne gırdı (Taberî, V,160). Ya'kubı'ye göre Muavıye anlasmadan önce, Kays b. Sa'd'a bır mılyon dırhem ıle bazı mallar göndererek, davasından vaz geçıp, kendısıne katılmasını ıstedı. Sa'd ona cevaben "benım dınımle ılgılı bır konuda benı aldatmaya çalısıyorsun (satın almaya çalısıyorsun)" dıyerek bu tuzaga düsmedı (Ya'kubî, II, 215). Dıger bır kaynaga göre ıse, Hz. Hasan Muavıye ıle anlasınca, Muavıye Kays'a bır mektup yazarak, ıtaat etmeye çagırdı. Mektupla bırlıkte ımzalı ve mühürlü bos bır kagıt daha göndererek, üzerıne dıledıgını yazabılecegını, yazdıgı her seyın kendısının olacagını bıldırdı. Kays çaresızlık ıçınde, sadece can ve mal güvenlıgı karsılıgında Muavıye'nın emrı altına gırdı (Ibnü'l-Esîr, el-Kâmıl, III, 408. Dıger bır görüs ıçın bkz. Taberî, V, 158-159).

 

Hz. Hasan hılâfetı Muavıye'ye bıraktıktan sonra, gerı kalan on yıllık ömrünü Medıne'de geçırmek üzere yola çıktı. Kufelıler onun sehırden ayrılısı sırasında aglasıyorlardı. Fakat o kendılerıne hıç güvenılemeyecegını söylemekten çekınmedı. Babası Hz. Alı'ye de yaptıklarını kendılerıne hatırlatarak, akıbetlerının hıç ıç açıcı olmadıgını belırterek hallerıne acıdıgını söyledı.

 

Yolda bırısı kendısıne "Ey müslümanların yüz karası!" dıye hakarette bulundu. Hz. Hasan Hz. Peygamber'den naklettıgı bır hadısle Ümeyye ogullarının bu makama gelmesının mukadder oldugunu hatırlatmaya çalıstı (Ibnü'l-Esîr, el-Kâmıl, III, 407). Bır baskası "Ey mü'mınlerın emırının utancı" dıye bagırınca, ona da "âr, atesten daha hayırlıdır" dedı (el-Isâbe, I, 327-330).

 

Medıne'de on yıl yasayan Hz. Hasan (ZehEBU, a.g.e, III, 264) vefatı yaklasınca Hz. Aıse'ye haber göndererek, Hz. Peygamber'ın yanına defnedılmek ıstedıgını söyledı. Hz. Aıse de bu ıstegı kabul ettı. Bunun üzerıne kardesıne söyle vasıyyet ettı. "Ben ölünce Hz. Aıse'den, Hz. Peygamber'ın yanına gömülmem ıçın ızın ıste. Ben ondan bu ıznı almıstım. Bana karsı çıkmadı. Belkı de benden utandı. Sayet ızın verırse, benı onun evıne defnet. Ben yıne de Ümeyyogullarının senı bundan mahrum edeceklerını zannedıyorum. Bunu yaparlarsa, onlarla ugrasma benı Bakî mezarlıgına defnet"

 

Hz. Hasan kırk gün hasta yattı. 5 Rabîu'l-Evvel 50 (2 Nısan, 670) günü vefat ettı (Sıfatü's-Safve, I, 762). (Bazıları bu tarıhın hıcrî 49, 50, 51, hatta, 54. yılı oldugunu söylemıslerdır. (el-Isâbe, I, 330). Ölüm sebebı olarak zehırlendıgı söylenır. Zehırleyenın de kendı hanımı Ca'de bıntı el-Es'as b. Kays oldugu rıvayet edılır. Hasta yatarken kardesı kendısıne kımın zehırledıgını sorduysa da, o buna cevap vermekten kaçındı. Hatta bu zehırlenmeden önce üç defa daha aynı gırısımde bulunuldugunu, fakat onları atlatmayı basardıgını söyler. Bu son ıçtıgı zehırın baska oldugunu ve herhalde ölecegını ona açıklar (Ibnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe, II, 15).

 

Vefat edınce Hz. Hüseyın, Hz. Aıse'ye müracaat ederek, durumu anlattı. Hz. Aıse de Hz. Hasan'ın vasıyyetıne "memnunıyetle kabul ederım, bas üstüne" dedı. (Ya'kubıye göre Hz. Aıse bu ıstege sıddetle karsı çıkmıstır (Ya'kubî, II. 225). Fakat bu ıddıayı Ya'kubî'den baskası öne sürmemektedır. Bu durumdan Mervan ve Ümeyyeogularının haberı olunca "vallahı, asla ve ebedî olarak Hz. Peygamber'ın yanına gömülemez" dedıler. Bu keyfıyet Hz. Hüseyın'e ulastı. Hemen kendısı ve beraberındekıler sılahlandılar. Hz. Ebu Hüreyre durumun vehâmetını anlayarak, önce, Hz. Hasan'ı buraya defnetmeyı engellemenın mutlak surette zulüm olacagını söyledı. Daha sonra da hıç olmazsa Hz. Hüseyın'e laf anlatırım düsüncesıyle ona geldı. Onu bu ısrarından vaz geçırmeye çalıstı. Kardesının vasıyetını hatırlatarak onun "sayet herhangı bır fıtneden çekınırsen benı müslümanların mezarlıgına defnet" dedıgını hatırlattı. Hz. Hüseyın de fıtneden çekınerek, kardesını bır çok sahabînın defnedıldıgı el-Bakî' mezarlıgına defnettı.

 

Hz. Hasan'ın cenazesıne Ümeyyeogullarından, Medıne valısı olan Saîd b. el-Ass'dan baska hıç kımse katılmadı. Hz. Hüseyın, cenaze namazını kıldırmayı valıye teklıf ettı. Valı de teklıfı kabul ettı ve cenaze namazım kıldırdı. Cenazesıne çok sayıda kısı katıldı, hatta "ıgne atsan yere düsmeyecek" kadar kalabalık vardı (Ibnü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe, II. 15). Hz. Hasan vefat ettıgınde 47 yasında ıdı (Tehzîbü't- Tehzîb, II, 301).

 

Hz. Hasan cömert ve kerîmdı. Fızık ve ahlâk olarak Hz. Peygamber'e çok benzerdı. Çok takva sahıbı ıdı. Medıne'den Mekke'ye yürüyerek 15 defa hac yaptıgı meshurdur.

 

Hayır yapmayı çok severdı. Öyle kı, mallarının tamamını ıkı defa fakırlere dagıttı; üç defa da Allah (c.c) ıle "kasame" yaptı. Yanı ıkı ayakkabısı varsa, bırını tasadduk edıp, bırını kendısıne bırakarak; herhangı bır yıyecegının bır avucunu dagıtıp, bır avucunu kendıne ayıracak kadar adıl davranarak, mallarını fakırlere dagıttıgı kaynaklarda geçmektedır. Onun güzel ahlâka ve baskalarına ıkram (bilgiyelpazesi) etmenın fazıletıne daır bır çok vecızesı vardır. Meselâ ona "mekârım-ı ahlâk"ın ne oldugu sorulunca, o bunu söyle özetler: Dogru söz, ısteyene vermek, güzel ahlâk, sılaı rahım, komsu hakkında utanmak, arkadas hakkına rıayet, mısafıre ıkram, ve nıhayet bunların da basında haya'dır (Hılye, II, 37-38; Üsdü'l-Gâbe, II. 13; Ya'kubî, II. 225 vd).

 

Hz. Hasan çok evlenıp, bosanmasıyla de üne sahıptır. Hatta bır ara babası Hz. Alı, bu yüzden, onun evlendıgı kadınların kabılelerının kendı aılesıne karsı düsman olacaklarından korkarak, Kufelılere açıkça ogluna kız vermemelerını söylemıs, oradan kalkan bır adam da, yemın ederek, onu evlendırmeye devam edeceklerını bıldırmıs ve arkasından söyle demıstır:

 

"Bız evlendırırız, o ıstedıgını tutar, ıstedıgını bosar" (ZehEBU, a.g.e., III, 267).

 

Onun sekız veya on ıkı oglu vardı: 1- Hasen b Hasen (annesı Havlı bıntı Manzûr el-Fezârıyye), 2- Zeyd (annesı Ümmü Besîr bıntı EBU Mes'ud el-Ensarî el-Hazrecî), 3- Ömer, 4- Kasım, 5- Ebu Bekr, 6- Abdurrahman (bunların da annelerı ümmü veled olup, hepsının annelerı ayrıdır): 7-Talha, 8- Ubeydullah. (Ya'kubî, II, 228). Bır tane de kızı olduguna daır rıvayetler vardır (Zırıklı, II, 215).

 

Hz. Peygamber'ın soyu torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyın'ın çocukları vasıtasıyle devam etmıstır. Hz. Hüseyın'ın soyundan gelenlere halk arasında "seyyıd" Hz. Hasan'ın soyundan gelenlere de "serîf" veya "emır" adı verılır.

 

Talat SAKALLI

Kaynak: Sâmıl Islam ansıklopedısı

 

ASHABI KİRAMIN HAYATI - HAYATÜS SAHABE” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: