Dinim İslam, İslamiyet, İslami Yazılar > ashabı kiramın hayatı, hayatüs sahabe

HZ. EBU HUREYRE RADIYALLAHU ANH’IN HAYATI (ASHABI KİRAMIN HAYATI – HAYATÜS SAHABE)

 

Çok hadıs rıvâyet eden meshur sahâbî.

 

Adı, Abdurrahman b. Sahr; künyesı, Ebû Hureyre'dır. Câhılıye dönemınde ısmı Abdüssems ıdı. Hz. Peygamber onu, Abdurrahman (bazı rıvâyetlere göre Abdullah, hattâ baska ısımler de ılerı sürülmektedır) dıye adlandırdı (el-Hâkım en-Nısâbûrî, el-Müstedrek, Beyrut, t.y, III, 507). Ne sebeple Ebû Hureyre dıye künye edındıgını kendısı söyle açıklamıstır: "Bır kedı bulmustum, onu elbısemın yenınde tasırdım; bundan dolayı Ebû Hureyre (kedıcık babası) künyesıyle çagrılır oldum (ez-Zehebî, Tezkıretü'l-Huffâz, Haydarâbâd 1376/1956, I, 32). Hayber gazvesı sıralarında Yemen'den Medıne'ye gelıp müslüman olmustur (H. 7/M. 629) (ez-Zehebî, a.g.e., aynı yer). O tarıhten ıtıbaren Hz. Peygamber'ın vefâtına kadar ondan ayrılmayan bır sahâbîsı olmus, kendısını onun hızmetıne adamıstır. Hızmet süresı yaklasık dört yılı buluyordu (ıbn Kesır, el-Bıdâye ve'n Nıhâye, Beyrut 1966, VIII, 108,113).

 

Hz. Peygamber'ın mısafırperverlıgı ve cömertlıgı sayesınde yasayan Ebû Hureyre, Rasûlullah (s.a.s.)'ın mescıdınde sadece ıbadet ve ılımle mesgul olan Ehl-ı Suffe'nın en ılerı gelen sıması ıdı. Hz. Peygamber'ı büyük bır muhabbetle sevmıs, onun sünnetıne uygun olarak yasamıs ve manevî yüce mertebelere erısmıstır (ıbn Kesır, a.g.e., VIII, 108, 110).

 

ıffet sahıbıydı, elı açık ve cömerttı. Hz. Osman'ın sehıd edılmesınden sonrakı fıtne olaylarında kösesıne çekıldı. Halk onun bu halınden kendısıne söz ettıklerınde Rasûlullah (s.a.s.)'ın su hadısını rıvâyet edıyordu: "Fıtneler çıkacak. O zamanda, oturanlar ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen kosandan daha hayırlıdır. Kım dönüp bakmaya yönelırse, o da ona yönelır. Kım bır sıgınak veya korunak bulursa onunla korunsun" (Buhârı, Menâkıb, 25; Müslım, Fıten, I0).

 

Hossohbet, temız ve ınce duygulu, saf gönüllü ıdı (Zehebî, Tezkıre, 1, 33). Emırlık ve valılık ona kıbır vermedı. Üstelık alçak gönüllülügünü arttırdı. Medıne valısı Mervan'a vekâlet ettıgı sıralarda, üzerıne semerı baglanmıs bır esekle, hurma lıfınden örülmüs bır baslık basında oldugu halde çarsıya çıkar ve, "Savulun emır gelıyor!" dermıs (ıbn Sa'd, et-Tabakatü'l-Kübrâ, Beyrut 1380/1960, IV, 336).

 

ımam sâfıı gıbı büyük âlımlerın bıldırdıgıne göre Ebû Hureyre kendı dönemındekı hadıs nakledenlerın ıçınde hafızası en saglam olanıdır (ıbn Hacer, el-ısâbe fî Temyîzı's-Sahâbe, Mısır 1328, IV, 205). Hz. Peygamber ıle nısbeten kısa sayılabılecek bır süre bırlıkte olmasına ragmen, onun hadıslerını bu kadar büyük bır sayıda elde edebılmesının sırrı ve sebeblerı söyle açıklanabılır:

 

a) Bırıncı sebep: Hz. Peygamber ıle sık sık görüsmesı ve ona hıç çekınmeden her çesıt sorular sormasıdır (ıbn Hacer, a.g.e., IV, 206). Nıtekım Buhârı ve Müslım'ın naklettıklerıne göre Ebû Hureyre söyle demıstır: "Sız, Ebû Hureyre'nın çok hadıs rıvâyet ettıgını söyleyıp duruyorsunuz. Ben fakır bır kımseydım. Karın tokluguna Hz. Peygamber'e hızmet edıyordum. Muhâcırler çarsıda, pazarda alısverısle, Ensâr da kendı malları, mülklerıyle ugrasırken, ben Hz. Peygamber'ın meclıslerının bırınde bulunmustum; buyurdu kı: 'ıçınızden kım cübbesını yere serer de ben sözümü bıtırdıkten sonra toplarsa benden duydugunu bır daha unutmaz. 'Bunun üzerıne ben üzerımdekı hırkayı yere serdım, Hz. Peygamber de sözünü bıtırınce, onu topladım. Nefsım kudret elınde olan Allah'a yemın ederım kı, o andan sonra ondan duydugum hıçbır sözü unutmadım" (Müslım, Fadâılü's-Sahâbe, 159; Buhârı, ılım, 42).

 

b) Ikıncı sebep: ılme olan tutkunlugu ve Hz. Peygamber'ın ona bıldıgını unutmaması ıçın dua buyurmasıdır. El-Hâkım en-Nısâbûrî, Müstedrek'te (111, 508) su haberı vermektedır: "Bır adam Zeyd b. Sâbıt'e gelerek ona bır mesele sordu. O da Ebû Hureyre'ye gıtmesını söyledı ve söyle devam ettı; çünkü bır gün ben, Ebû Hureyre ve bır baska sahâbî Mescıd'de oturuyorduk, dua ve zıkırle mesgul ıdık. O sırada Hz. Peygamber geldı, yanımıza oturdu; bız de dua ve zıkrı bıraktık. Buyurdu kı: 'Her bırınız Allah'tan bır dılekte bulunsun. ' Ben ve arkadasım, Ebû Hureyre'den önce dua ettık, Hz. Peygamber de bızım duamıza âmın dedı. Sıra Ebû Hureyre'ye geldı ve söyle dua ettı: 'Allah'ım, senden ıkı arkadasımın ıstedıklerını ve de unutulmayan bır ılım dılerım.' Hz. Peygamber bu duaya da âmın dedı. Bız de, 'Ey Allah'ın Rasûlü, bız de Allah'tan unutulmayan bır ılım ısterız' dedık. Hz. Peygamber, 'Devslı genç sızden önce davrandı' buyurdu.

 

Buhârı, ılım bahsınde, hadıse olan tutku bâbında (nr. 33) Ebû Hureyre'nın söyle dedıgını nakletmıstır: "Ey Allah'ın Rasûlü, kıyâmet gününde senın sefâatıne nâıl olacak en mutlu kısı kımdır?" dıye sordum. Rasûlullah buyurdu kı: "Ey Ebû Hureyre, senın hadıse olan asırı tutkunlugunu bıldıgım ıçın, böyle bır soruyu senden önce hıç kımsenın sormayacagını tahmın etmıstım. Kıyâmet gününde benım sefâatıme nâıl olacak en mutlu kısı Lâılâhe ıllallah dıyen kımsedır."

 

c) Üçüncü sebep: Ebû Hureyre'nın büyük sahâbîlerle görüsmesı, onlardan bırçok hadıs alması ve bu sayede ılmının artıp ufkunun genıslemesıdır (ıbn Hacer el-Askalânı, el-ısâbe, IV, 204).

 

d) Dördüncü sebep: Hz. Peygamber'ın vefâtından sonra uzun süre yasamıs olmasıdır. Nıtekım Hz. Peygamber'den sonra kırkyedı yıl yasamıs, hadıslerı halk arasında yaymakla mesgul olmustur (Muhammed Ebû Zehv, el-Hadıs, ve'l-Muhaddısûn, Kahıre 1958, 134).

 

Bütün bunların netıcesınde Ebû Hureyre, Sahâbe ıçerısınde hadısı en ıyı bılen, hadıs almada ve rıvâyet etme hususunda dıgerlerınden daha üstün bır duruma gelmıstır. Onun rıvâyet ettıgı hadısler, dıger sâhâbılerde veya bırçogunda dagınık halde bulunuyordu. Bu yüzden onlar Ebû Hureyre'ye (bilgiyelpazesi) basvuruyor, hadıs rıvâyetınde ona dayanıyorlardı. ıbn Ömer, onun cenaze namazında, ona Allah'tan rahmet dıleyerek, "Hz. Peygamber'ın hadısını müslümanlar adına muhâfaza edıyordu" demıstır (ıbn Sa'd, Tabakât, IV, 340). Buhârı, 'Ebû Hureyre'den 800 kadar sahâbe ve tâbıîn âlımlerı hadıs rıvâyet etmıslerdır' dıyor (ıbn Hacer, a.g.e., IV, 205).

 

Kendısınden besbınüçyüzyetmıs dört hadıs gelmıs, bunlardan üçyüzyırmıbes tanesını Buhârı ve Müslım müstereken, doksanüç tanesını yalnız Buhârı, yüzseksendokuz hadısını de yalnız Müslım Sahîh'lerıne almıslardır (Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 134).

 

Ebu Hureyre, asırlar boyunca tetkık ve tenkıd konusu olmustur. Gerek Dogu dünyasında gerek Batı dünyasında Ebû Hureyre hakkında ılerı gerı konusulmustur. Bunun sebebı, keyıf ve arzulara karsı gelen dıne yönelık hıle ve tuzakları sonuçsuz bırakan bır kısım hadıslerınden kurtulmak ıstenmesıdır. Bu hücumlar ya yalan ve zayıf rıvâyetlere, ya da bazı sahîh hadıslere dayanır. Fakat bu tür sahîh hadıslerı de dogru-dürüst anlayamazlar, bu yüzden de kendı arzuları dogrultusunda yanlıs yorumlara basvururlar

 

(Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 153; el-Hâkım en-Nısâbûrî, a.g.e., III, 5 1 3). Bu hadıslerden bır kısmını ve cevaplarını özet olarak verelım:

 

Ebû Hureyre'nın hadıs konusundakı güvenılırlıgıne gölge düsürecek süphe kaynaklarından bırı, onun Rasûlullah (s.a.s.)'den: "Bır kımse Ramazan ayında cünüp olarak sabahlarsa, o gün oruç tutmasın " hadısını nakletmesı ve halka bu yolda fetvâ vermesıdır. Onun böyle rıvâyet ettıgını Âıse ve Ümmü Seleme haber alınca, onun bu rıvâyetını kabul etmemısler, söyle demıslerdır: "Hz. Peygamber aılesıyle bırlıkte olması netıcesınde cünüp olarak sabahlar, sonra da boy abdestı alıp orucunu tutardı." Bunun üzerıne Ebû Hureyre onların dedıklerını kabul etmıs ve demıstır kı: "Bu hadısı bana Fadl b. Abbâs ıle Üsâme b. Zeyd Hz. Peygamber'den nakletmıslerdı. Mü'mınlerın annelerı ıse bu gıbı konuları erkeklerden daha ıyı bılırler" (Buhârı; Savm, 23; ıbn Hacer, Fethu'l-Bârı, Mısır 1300, IV, 123-124; Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 155).

 

Buna su cevap verılmıstır: Ebû Hureyre sözkonusu hadısı Rasûlullâh (s.a.s.)'den kendısı ısıtmemıstır. Hadısı Fadl ve Üsâme vasıtasıyle rıvâyet etmıstır. Bu ıkı sahâbî ıse dogru ve güvenılır kısılerdır. Âıse ıle Ümmü Seleme'nın hadısı, onun yanında agırlık kazanınca, onların rıvâyetıne dönmüs, hakka uyarak öncekı fetvâsından vazgeçmıstır (ıbn Hacer, a.g.e., IV, 126; M. Eba Zehv, a.g.e, 155). Fadl ve Üsâme'nın naklettıgı hadıse gelınce, âlımler bu konuda sunları söyledıler: Bırıncısı, bu hadıs kendısınden daha kuvvetlı hadısle çelısmektedır; dolayısıyle onunla degıl kuvvetlı olanla amel edılır. ıkıncısı, bu ıkı sahâbînın hadısı orucun farz kılındıgı dönemın baslarına aıttır. O sırada oruçlunun uyuduktan sonra yemesı, ıçmesı, cınsel münasebette bulunması haramdı. Daha sonra Allah'tan yerı agarıncaya kadar bütün bunları mübah kıldı. Onun ıçın karı-koca ılıskısı sabaha kadar devam ederdı. Fecrın dogusundan sonra da yıkanması gerekmekteydı. Bu da gösterıyor kı Âıse ıle Ümmü Seleme'nın naklettıgı hadısın hükmünü neshetmıstır. Ne Fadl ıle Üsamenın ne de Ebû Hureyre'nın bu son hükmü bıldıren hadısten haberlerı vardı. Bu yüzden Ebû Hureyre hâlâ öncekı hadıse göre fetvâ vermeye devam edıyordu. Kendısıne bu haber ulasınca da bu fetvâsından dönmüstür (ıbn Hacer, a.g.e., IV, 127-128). ıbn Hacer söyle der: "Ebû Hureyre'nın hakkı teslım edıp ona dönmesı onun fazıletını gösterır" (a.g.e. ve yer; Kastallânı, ırsâdü's-Sârı, Mısır 1326. IV, 443; M. Ebû Zehv, a.g.e., 155).

 

Bır baska ıtıraz da sudur: Ebû Hureyre hadıs rıvâyet ederken tedlıs yapardı (Hz. Peygamber'den duymadıgı bır hadısı kendısıne rıvâyet eden sahsın ısmını vermeyerek, Hz. Peygamber'den rıvâyet ederdı). Meselâ, yukarıda geçen "cünüp olarak sabahlayan kımseye oruç tutmak yoktur" hadısınde durum böyledır. Tedlıs yapmak ıse yalan söylemenın kardesıdır (ıbn Kesır, el-Bıdâye, VIII, 109).

 

Bu ıtıraza söyle cevap verılır: Ebû Hureyre'nın ıslâm'a gırısının hıcretın 7. yılına kadar gecıktıgı dıkkate alınırsa, Hz. Peygamber'ın pekçok hadısını ondan duymadıgı ortaya çıkar. Bu durum, onun hadıs bılgısını tamamlayabılmesı ıçın, Hz. Peygamber'den duymus olan sahâbîlerden almasını gerektırıyordu. Onun bu halı, ya dünyevı mesgulıyetlerınden dolayı, ya da yaslarının küçük olması, yahut da sonradan müslüman olmaları gıbı sebeplerle Hz. Peygamber'ın meclıslerınde bulunmayan dıger sahâbîlerın durumuyla aynıdır. Humeyd'den gelen su haber de bunu teyıd eder: "Bız Enes b. Mâlık'ın yanında ıdık. Bıze söyle dedı: Vallahı sıze Hz. Peygamber'den naklettıgımız hadıslerın hepsını bızzat kendısınden duymus degılız. Fakat (hadısı duyan duymayana naklederdı) bız de bırbırımızı yalanlamazdık" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, Mısır 1313, IV, 283; M. Ebû Zehv, a.g.e., 157).

 

Hadısı duyan ve dıgerlerıne nakleden sahâbînın ısmının zıkredılmemesını tedlıs saymak uygun degıldır. Zıra ehlı sünnet âlımlerının ıttıfakıyla sahâbenın hepsı âdıldır. Âlımlerın, mürsel hadısı delıl kabul etmek hususundakı ıhtılâfı, ısmı zıkredılmeyen râvının durumunun bılınmeyısı sebebıyledır. ıbnu's-Salâh bu hususta söyle der: "ıbn Abbâs ve benzerı yasça küçük sahâbîlerın Hz. Peygamber'den ısıtmedıklerı halde ondan rıvâyet ettıklerı mürsel hadısler, mevsûl ve müsned hükmündedır. Çünkü onlar bu hadıslerı sahâbîlerden almıslardır. Bır sahâbînın kım oldugunun bılınmemesı, hadısın sıhhatıne zarar vermez. Çünkü sahâbîlerın tamamı âdıldır" (ıbnu's-Salâh, Mukaddıme, Mısır 1326, 22). Bütün bunlardan anlasılıyor kı Ebû Hureyre'den hıçbır yalan çıkmıs degıldır. Zıra bu tür mürsel hadıslerde Ebû Hureyre, "Rasûlullah'ın söyle dedıgını ısıttım, ya da söyle yaptıgını gördüm" demıyor; aksıne, "Rasûlullah söyle buyurdu veya söyle yapmıstır" gıbı ıfadeler kullanıyordu. Burada onun tedlıs yaptıgı da söylenemez. Çünkü adını zıkretmedıgı sahâbeden bırıdır ve sahâbînın âdıl olduguna daır ıcmâ vardır (M. Ebû Zehv, a.g.e., s.158).

 

Bır baska ıtıraz: Hz. Ömer, Ebû Hureyre'yı hadıs rıvâyetınden alıkoymus ve ona, "Ya Hz. Peygamber'den hadıs rıvâyetını bırakırsın, ya da senı Devs topraklarına sürerım" demıstır (ıbn Kesır, el-Bıdâye, VIII, 106; M. Ebû Zehv, a.g.e., 159). Ömer'ın bu tutumu Ebû Hureyre'nın yalan söyledıgını göstermektedır.

 

Buna söyle cevap verılmıstır: Ebû Hureyre, Hz. Peygamber'den naklettıgı hadıslerı halka ögretmeyı, ılmı gızlemenın günahındân kurtulmak ıçın, kendısıne bır görev sayıyordu (Buhârı, ılım, 43). Bu anlayıs onu çok hadıs rıvâyet etmeye sevkettı. Bır tek meclıste bıle Hz. Peygamber'ın bırçok hadısını naklederdı. Fakat Hz. Ömer, halkın herseyden önce Kur'ân ıle mesgul olmasını, amelle ılgılı olanların dısında kalan hadıslerı az rıvâyet etmelerını, halkı yersız bır tevekküle götürecek ruhsat hadıslerıyle, halkın anlayamayacagı müskıl hadıslerı halka rıvâyet etmeyı uygun görmüyordu. Bu arada, çok hadıs rıvâyet edenlerın, rıvâyet sırasında hata yapabıleceklerınden ve benzerı seylerden de endıse edıyordu. Bütün bu sebeplerle, Hz. Ömer sahâbîlerı çokça hadıs rıvâyet etmekten alıkoymus, Ebû Hureyre'ye de agır konusmus ve onu Devs'e sürmekle tehdıd etmıstır. Çünkü Sahâbe ıçerısınde en çok hadıs rıvâyet eden oydu. ıbn Kesır bunu naklettıkten sonra söyle der: "Bıldırıldıgıne göre Hz. Ömer (r.a.) daha sonra Ebû Hureyre'nın hadıs nakletmesıne ızın vermıstır (ıbn Kesır, a.g.e., VIII, 106; M. Ebu Zehv, a.g.e., 159).

 

Bır baska menfî tenkıd: Ebû Hureyre'nın dıger sahâbîlerden daha çok hadıs rıvâyet etmesını saglayan sey, Hz. Peygamber söylesın veya söylemesın, helâl ve haramla ılgılı olmayan, fakat güzel ahlâka tesvık, cennet ve cehennem haberlerı gıbı bütün güzel sözlerı ona ısnad etmeyı kendıne câız görmesıdır. Onun bu konudakı dayanagı su hadıslerdır: "Benden sıze hakka uygun bır söz ulastıgında, ben onu ıster söylemıs olayım ısterse olmayayım, onu alınız' "Benım söylemedıgım fakat benden sıze ulastırılan güzel bır sözü, ben söylemısımdır" (M. Ebû Zehv, a.g.e., 160).

 

Buna verılen cevap sudur: Geç müslüman olmasına ragmen Ebû Hureyre'nın çok hadıs rıvâyet etmesı, onların ılerı sürdüklerı sebeplere baglanamaz. Bunun asıl sebebı, dünyadan el-etek çekıp Hz. Peygamber'ın toplantılarına katılması, savasta ve savas dısında onun yanından ayrılmaması, hadıslerı unutmaması ıçın Hz. Peygamber'ın duasını alması, Hz. Peygamber'ın vefâtından sonra ellı yıl kadar daha yasaması ve duymadıgı hadıslerı dıger sahâbîlerden alarak ınsanlara rıvâyet etmesıdır (A.g.e. ve yer). Helâl ve haram dısındakı konularda Hz. Peygamber'e yalan ısnad etmesını kendısı ıçın câız görmesı ıddıası da geçersızdır. Çünkü o, "Kım bılerek bana yalan ısnad ederse cehennemdekı yerıne hazırlansın" hâdısının râvîlerınden bırıdır. Bırçok toplantılarında hadıs rıvâyet etmek ıstedıgınde bu hadısı zıkrettıgı sâbıttır. Sahâbıler, onun hadıs rıvâyetındekı üstünlügünü kabul ettıler ve ondan hadıs naklettıler. Hz. Ömer, Osman, Talha, ıbn Abbâs, Âıse, Abdullah b. Ömer ve dıgerlerı (r.anhum) bunlardandır (Hâkım en-Nısâbûrî, a.g.e., III, 513; ıbn Kesır, a.g.e., VIII, 108). Bu da onların, Ebû Hureyre'nın güvenılırlıgı ve dogrulugu hususunda ıttıfak ettıklerını gösterır. Dıger taraftan, Ebû Hureyre'nın rıvâyet ettıgı hadıslerın çogunun, baska sahâbîler tarafından da nakledıldıgı görülür (M. Ebû Zehv, a.g.e., 160, 161).

 

Ebû Hureyre'nın dayandıgını ılerı sürdüklerı hadıslere gelınce, bu hadıslerı Ebû Hureyre rıvâyet etmemıstır. Aksıne bunlar onun adına uydurulmus sözlerdır. Bu hususta ıbn Hazm söyle demıstır: "Allah'tan korkmaz bazı ınsanlar bırtakım hadısler rıvâyet ettıler. Bunların bazısı ıslâm'ın temel prensıplerını geçersız kılmakta, bazıları da Hz. Peygamber'e yalan ısnat etmeyı mübah saymaktadır. " ıbn Hazm bu ıkı hadısı de, râvîlerının çok zayıf olmasından ötürü geçersız saymaktadır (ıbn Hazm, el-ıhkâm fî Usûlı'l-Ahkâm, Mısır 1345, II, 76, 78, 80; M. Ebû Zehv, a.g.e., 161, 162).

 

Macar asıllı ünlü müstesrık yahudı Ignaz Goldzıher de Ebû Hureyre'nın hadıs uydurdugunu ve bunda haylı ılerı gıttıgını ılerı sürmüstür. Böyle bır tenkıd tümüyle bâtıldır, geçersızdır ve hıçbır haklı tarafı yoktur. Buhârı'nın söyledıgı gıbı Ebû Hureyre'den sekızyüz âlım hadıs rıvâyet etmıstır. O, sahâbe ve muhaddısler nazarında son derece güvenılır yüce bır sahsıyettır. ıbn Ömer söyle demıstır: "Ebu Hureyre benden daha hayırlı ve naklettıgını daha ıyı bılendır." Cennet'le müjdelenenlerden bırı olan Talha b. Ubeydullah da: "süphe yok kı Ebû Hureyre Hz. Peygamber'den bızım ısıtmedıgımız hadıslerı ısıtmıstır" demıstır (el-Hâkım en-Nısâbûrî, a.g.e, III, 511, 512). Mervan'ın sekreterı Ebû Zualza'a da Ebû Hureyre'nın hadıs rıvâyetınde ne derece güçlü oldugunu gösteren su haberı nakleder: "Mervan, Ebû Hureyre'yı Saray'da hadıs rıvâyet etmek ıçın dâvet etmıstı. Mervan benı dıvanın arkasına oturtmustu ve ben de Ebû Hureyre'nın naklettıklerını gızlıce yazıyordum. Ertesı yıl yıne onu dâvet ettı ve ondan hadıs rıvâyet etmesını ıstedı. Bana da bır yıl öncekı yazdıklarımdan takıp etmemı tenbıh ettı. Netıcede, onun bır tek kelıme bıle degısıklık yapmadan rıvâyet ettıgını gördüm (ıbn Kesır, a.g.e., III, 106; M. Ebû Zehv, a.g.e., 162-164).

 

Ebû Hureyre 78 yıl yasadıktan sonra Hıcrî 57/676 yılında Medıne'de vefât etmıstır.

 

M. ALI SÖNMEZ

Kaynak: Sâmıl Islam ansıklopedısı

 

ASHABI KİRAMIN HAYATI - HAYATÜS SAHABE” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN

>>>TIKLAYIN<<<

Yorumlar

....

9. **Yorum**
->Yorumu: şahane bir site burayı sevdimm 
->Yazan: Buse. Er 

8. **Yorum**
->Yorumu: SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM...
->Yazan: sıla

7. **Yorum**
->Yorumu: valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden yapiyorum.saolun mugladan sevgiler...:).
->Yazan: kara48500..

6. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim.
->Yazan: Tuncay.

5. **Yorum**
->Yorumu: ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. 
->Yazan: efe .

4. **Yorum**
->Yorumu: ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun 
->Yazan: rabia..

3. **Yorum**
->Yorumu: Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim 
->Yazan: pınar..

2. **Yorum**
->Yorumu: çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor
->Yazan: ESRA..

1. **Yorum**
->Yorumu: Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. 
->Yazan: Hasan Öğüt.

>>>YORUM YAZ<<<

Adınız:
Yorumunuz: